6 YIL OLDU

Vefatının 6. yılında hem kendisini hayırla yad etmek hem de anıları canlandırmak adına dava arkadaşlarından Rumeli Beylerbeyi adını verdiği Halil İbrahim Çamlıdere'nin anlatımını sizlerle paylaşıyoruz.

MİLLİ GÖRÜŞ İNEGÖL'DEN BAŞLIYOR

Geçmişte buradan İstanbul'a mal almaya gidiyorduk. Topkapı'da indiğimizde çöp yığınları kurtlanmış, insanlar ağzını burnunu kapatarak koşarak gidiyordu. Eminönü camiine abdest almaya gidiyorduk, abdest almaya su bulamıyorduk. O güne kadar ki bütün belediyeler personelin maaşını ödeyemiyordu. O zaman bana çok garip gelen de bir durum vardı. İnsanlar karşılaştıklarında sabahları günaydın, öğlenleri tünaydın veya merhaba sözleri ortaklıkta dolaşıyordu.

Ama muhterem hocam 1969 yılında Milli Nizam Partisi'ni kurdu. Ankara'da kurulan Milli Nizam Partisi'nin Türkiye genelindeki ilk üyesi benim. Çalışmalar İnegöl'den başlatıldı. Muhterem hocam teşkilatlanma için 3 kişiyi; Temel Karamanoğlu, Yahya Oğuz ve Kemal Varol beyleri görevlendirmişti. Hocam Balıkesir damadı olduğu için Milli Görüş oradan başlatılacaktı ilk defa.

Lakin lütfen bakın ki bu üç kişi İnegöl'de misafir kalmışlar. O zamanlar İnegöl küçük. Yabancı hemen belli oluyor. Sabah namazında İshakpaşa camiinde onları gördük ve hoş geldiniz dedik. Nerden gelip, nereye gidiyorsunuz, diye sormuştum. Ankara'dan geldiklerini, Balıkesir'e gittiklerini, İnegöl'de misafir kaldıklarını söylemişti. Hemen bir çayımızı içmez misiniz diye teklifte bulunmuştuk. Lakin dükkanların oraya geldiğimizde kahvenin kapalı olduğunu gördük. Hemen eve geldik, ben işi sabah kahvaltısına çevirdim. O arada bize; 'İnegöl'de kaç parti var, revaçta olan hangisi?' diye sormaya başladılar. Biz tabi o zaman Demokrat Parti'den geldiğimiz için Doğru Yol Partisini destekliyorduk.

O zaman dediler ki; seninle biz İshakpaşa camiinde buluştuk. Senin gibi düşünen, hakkı hakim kılmak isteyen bir parti çıksa ne yaparsın, diye sordular. Ben tüzüğünü görmeden bir şey diyemem, dedim. Yahya Oğuz çantasından hemen tüzüğü çıkardı. Ben tüzüğün kapağını kaldırdım; 'önce ahlak ve maneviyat' yazısını okuyunca; hayırlı işlerde acele ediniz, diye hadisi şerif vardır, bu partinin şimdi, hemen, derhal üyesi oluyorum dedim.

ERBAKAN İNEGÖL'DE

O kadar hoşlarına gitti ve sevindiler ki; Milli Görüş harekatı İnegöl'den başlamış oldu. Hemen benimle birlikte biraderlerimle toplam 6 kişinin kaydı yapıldı. Temel Karamanoğlu dedi ki; Bu ne tevafuk. İnegöl'e bu iş başlatıldı. Bize hocamız imzalı mazbatamızı da verdiler. Bu davada bir bardak çay gözetmeksizin 43 yıldır çalışıyorum elhamdülillah.

GİTTİ TÜNAYDIN, GELDİ ES-SELAMÜNALEYKÜM

Aradan belli bir süre geçtikten sonra muhterem hocamızın İnegöl'e geleceği tarih belli oldu. Bize telefonla tarihi bildirdiler, büyük bir yer hazırlayın dediler. Hemen şuan sedir çay bahçesinin yeri kavaklar altıydı. Orayı hazırladık. Pazar günü akşamı gelecekti. Öyle bir insan toplandı ki ben nasıl reklam yaptığımızı hatırlamıyorum. İnegöl köyleriyle birlikte yıkıldı oraya. Bir kalabalık akıllar duruyor. Erbakan hocamızı karşılamak için gücümüz nispetinde birkaç araba kiraladık. Bana verilen bilgiye göre 12-13 araba karşılamaya gidildi. Hocamız geldi. Selamlama konuşması için kürsüye çıktı. 'Es-selamünaleyküm İnegöllü aziz kardeşlerim' deyince memleket yıkıldı. Merhaba, günaydın, tünaydın yok. İşte muhterem hocam Türkiye'ye Allah'ın selamını yerleştirdi. Bugün ateisti bile telefonu açtığında selamünaleyküm, diye açıyor.

13 ARABA 1300 OLDU

Erbakan demek Türkiye'nin maddi ve manevi mimarı demektir. Erbakan demek ağır sanayinin Türkiye ve dünyadaki komutanı demektir. Erbakan demek sadece İslam aleminin değil, dünyadaki 7 milyar insanın kurtuluşu demektir. Erbakan demek insanlık aleminin kurtuluşu demektir. Böylece 1969 yılında başlayan Milli Görüş harekatı öyle bir başladı ki, İnegöl'de yapılan konferansın ertesi gün kapı komşumuz Mehmet ve Hakkı Soyuak, konferans kapısının karşısına oturup kalemle kaç araba geldiğini çizmişler. Tamam, gelen misafirleri anladık da peki o arabaları nerden buldunuz dediler. Öyle diyence ben ne kadar araba bulmuşuz ki dedim? Ellerinde tek tek çizdikleri kağıdı göstererek; 'Biz 1300 araba çizdik' dediler.

İYİ Parti'nin yeni başkanı belli oldu İYİ Parti'nin yeni başkanı belli oldu

81 YAŞINDAYIM, HALA MİLLİ GÖRÜŞÇÜYÜM

Türkiye'de Milli Görüş hareketinin belediyecilikleri başlayana kadar belediyeler personelin maaşını ödeyemiyordu. Çalışan maaşını alamıyor, her şey perişandı. Az önce de bahsettim. İstanbul'da abdest almaya su bulamamıştık.

Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediyesine Başkan seçildiğinde alay ettiler. Tayyip'in işi Allah'a kalmış, Allah'ta vermezse ne yapacak? Yine susuz İstanbul dediler. Tayyip'inde Milli Görüş gömleği o zaman sırtındaydı henüz çıkarmamıştı. Biz duamızı yaptığımız rabbim bizi boş çıkarmaz dedi ve İstanbul o günden bugüne susuzluk çekmek bir yana isterse Türkiye'ye bile su verebilir. Hakka teslim olduğunuz, Milli Görüş de de yer aldığınız zaman halledemeyeceğini hiçbir şey yok. Şimdi benim bu beyanatlarımı okuyup da dudağını bükenler olacaktır. Dudağını bükme ey İnegöllü kardeşlerim. Akılını başına alda Milli Görüşçü ol. Milli Görüş'te 7 milyar insanın kurtuluşu vardır. 81 yaşında biri olarak bunları samimi olarak söylüyorum. 76 milyonluk vatan evladının hepsi bizim kardeşimizdir.

DAVADAN AYRILANLARA KİMLER GÖZ KIRPTI?

Benimle birlikte İstanbul varoşlarında gezen Sayın Başbakan milli görüş gömleği ile söylediğin sözlerin neresindesin? Onlara kızıyor muyuz? Asla. Sadece acıyoruz, gerçekten acıyoruz. Bizim düsturum seninde düsturun olmalı ve birlikte yürümeliyiz. Erbakan hocam etmeyin, gitmeyin dedikçe onlar gideceğiz diye tutturmuşlardı. Çünkü oradan göz kırpılmıştı onlara. Onlar kaşını gözünü senden bir şeyler koparmak için kırptı.

İLK OTOMOBİLİ ERBAKAN YAPTI

Türkiye'de hocam otomobil yapmadı mı, yaptı. Ama batı kafalılar içine az bir benzin koyarak 50 metre ötede stop ettirdiler. Hemen bütün basınla birlikte Erbakan'ın yapacağı otomobil bu kadar olur dediler. Ancak Japonya ne diyor şimdi biliyor musunuz? Otomobili bize verin teslim edin, koyun kantara kilosunda size altın verelim, biz bir onu inceleyelim. Ancak hocamın hep söylediği bir şey vardı; 'Bizi Hans anladı ama kahvedeki sakallı hacı hasan anlayamadı'. İşte bunu demeye çalıştı hocam.

TEK BAŞINA ARABAYI İTEKLEYEREK TARLADAN ÇIKARDI

Bir gün bir seçim devresinde İstanbul'da Osman Nuri diye bir arkadaşımız vardı. Onun sağ koluydu. Bütün yolu onun taksisiyle dolaşıyordu. Ona bir gün sordu; bu taksi kaç yapıyor? O da kaç yapıyorsa söyledi. Sonra Erbakan hoca 'Bugün 12 yerde konuşacağız' dedi. Eğer kilometrede eksik yapar ve birkaç yerde konuşamazsak bunun vebali sana yeter de artar bile.

Saat gece 00:00. Son bir yer kalmış konuşma yapılacak. Söz de trafik de bizi takip ediyor. Osman Nuri de iyice yorulmuş. Hava ince ince çiseliyor. Araba öyle bir kayıyor ki araba tarlanın içine oturuyor. Öyle olunca hoca çıkıyor arka kapıdan Osman Nuri'ye; efendi nedir bu telaşın, niye böyle yapıyorsun ki, diyor. Osman Nuri'de; hocam kaza geçirdik, bu arabayı buradan vinç çıkarması lazım, nasıl çıkaracağız? Erbakan hoca onu, konuşarak rahatlatıyor. Otur bakalım direksiyona, besmele ile çalıştır arabayı, bende bir iteyim diyor. İşte gözle görülen bir hal bu.

Arabayı vinç çıkarması lazım ki hocanın iteklemesiyle araba hop geri çıkıyor. Böyle olunca Osman Nuri, hocamıza; 'hocam sana laf yok, emrine amadeyim' dedi. İşte hocamıza biz böyle teslim olduk ve bizden sonrada bu Milli Görüş kıyamete kadar böyle devam edecek. Milli Görüş ne Halil İbrahim Çamlıdere ile kaimdir, ne Ahmet ile ne de Mehmet ile. Onun sahibi haktır. Aslında 76 milyon insanın hepsi Milli Görüşlüdür. Ancak onları yolundan saptıran, yollarından çeviren siyasi partiler olur.

ERBAKAN VE TÜRKEŞ

Bir gün partimiz kapatıldı. Hocamızı adaya götürdüler. Hiçbir haber yok. Diğerlerini ise bahçeli yerlerde konutlara götürdüler. Bir müddet geçince iyice daraldım ben. Yine böyle bir gün Adapazarı'nda Bahtiyar Atan var. Bahtiyar Atan subaylıktan emekliymiş. O adayla da bir ilgisi var, şimdi geçmiş gün hatırlayamıyorum. Hocamız telefonunu ona vererek bana ulaştırmasını istiyor. Genel merkeze bile verilmeyecek, sadece Halil İbrahim Çamlıdere'de kalacak demiş. Telefonu arıyorum bir türlü ulaşamadım. Bir gün sonunda telefon çaldı. Ve nihayet hocamla telefonla görüşebildim. Daha sonra onu Ankara'ya getirdiler. O zaman Türkeş de yanındaydı. Zaten Türkeş bizden aday olmuştu da öyle milletvekilliğini kazanabilmişti. Türkeş; Erbakan ile beraber bulunduğumuz o cezaevi bize Medrese-i Yusufiye oldu demişti.