Tarih: 15 Temmuz 2016, Saat: 21.00..

İstanbul boğazının Fetö'cü hain askerlerce trafiğe kapatıldığı haber kanallarında geçmeye başladığında evdeydim. Bir anlam verememiştim. "Bomba ihbarı olsa gerek" diye düşündüm. Evimde misafirlerimiz vardı. TRT Haber'i açtım. Hava durumu var. İzliyorum aynı şehirler tekrar tekrar dönüyor. "Bu işte bir iş var" diye düşünmeye başladım. İçime kurt düşmüştü.

"Yok yahu ! Bu zamanda da darbe olacak hali yok ya" diyor bir taraftan, bir taraftan da "ya varsa" şüphesi içimi kemiriyordu. "TRT ele geçirlimiş olsa gerek" diye irkildim. Yayın sabote edilmiş, hava durumu tekrar tekrar 8. belki de 10. kez dönüp duruyordu ekranlarda.

İyiden iyiye şüphelendim. Başka kanallara baktım. Hepsi boğaz köprüsünde ki kargaşadan bahsediyordu. Kalkışma olduğu anlaşıldı.

Ben hemen kalktım abdest aldım. Fetih suresini okuyup apar topar dışarı fırladım. Bir el beni sanki merkeze doğru çekiyordu. Bir sürü insan akın akın merkeze akıyordu. İnegöl'de bir uğultu, bir gürültü sanki sözleşmişçesine merkeze coşkun bir nehir gibi aktık. Kalabalık hınca hınç geliyordu. Sloganlar, tekbirler derken o mübarek ses yankılandı tüm minarelerden..

Es Salatu Ve's-Selamu Aleyke Ya Rasulallah

Es Salatu Ve's-Selamu Aleyke Ya Habiballah

Es Salatu Ve's-Selamu Aleyke Ya Nüre Arşillah

Es Salatu Ve's-Selamu Aleyke Ya Hayra Halgillah

Es Salatu Ve's-Selamu Aleyke Ya Seyyidel Evveline Vel Ahirin

Vel Hamdü Lillahi Rabbil Alemin

Gün geçmiyor ki bu Fethullahçı çetenin yeni bir şerefsizliğini daha duymuş olmayalım... O günden bugüne 2 sene geçti ama nefretim hala dipdiri... Nasıl açak bir örgüttür ki onu tarif edecek, yerine koyabileceğim bir tanımlama yapamıyor, kelimelerim kifayetsiz kalıyor... Dünyaya, kadim zamanlardan bu zamana kadar eşi benzeri görülmemiş (mecazen değil gerçekten böyle) bir örgüt, çete, grup, klik, ne derseniz deyin böylesi daha gelmedi... Tehdit, ihanet, şantaj, yalan, iftira, sahtecilik, istismar.. Ne ararsanız var. Zulmünde bir sınırı vardır. En zalim insanlarında bir durduğu yer vardır. Ama bu örgütün böyle şeylerle hiç işi yoktu. Nice zalimleri, nice tiranları, nice firavunları ceplerinden üçer beşer çıkartacak bir külli ruh hali, bir çukurlaşma hali. Alçaklık diyeceğim ama alçaklığın da bir seviyesi var ki "çukur "dimağımdaki kelimelerle anlatabileceğim, tanımlayabileceğim en makul ve belki en masum tanımlamadır...

O gece köprü de sivil masum halk, kadın, çocuk, ihtiyar demeden tarandı, emniyet müdürlüğü, özel harekat dairesi, külliye, Türksat kendi uçaklarımızla bombalandı. 250 şehit verdik. Kahrolduk. Milletçe dimdik durduk. Öldük, yaralandık ama teslim etmedik memleketi.

Rica ediyorum bu 250 şehidin hatırasını incitmeyin. 15 Temmuz yıldönümlerine şenliklerle kutlamayın. Demokrasi şenliği gibi köksüz, ruhsuz söylemlere kurban etmeyin. Evet sonuçta milletin zaferidir. Türklerin, ülkelerini içerideki maşalarıyla işgal etmeye cür'et eden zalim, firavun Amerika'yı yendiği bir gecenin yıldönümüdür. Lakin 250 şehit verdiğimiz acı bir geceydi bu gece. Yıldönümlerini festivale çevirmeyin.

Failleri en adil şekilde yargılanıp en ağır cezalara çarptırılsın. Toplumun içi soğutulsun. O gece dualar edelim, Kur'anlar okunsun, hatimler indirilsin. Meselenin önemi tv'lerde, gazetelerde seslendirilsin, yazılsın, çizilsin. Konuşulsun. Yıllar geçse de bu menfur saldırı unutulmasın.. Ama meseleyi şenlik derekesine kadar da düşürmeyin. 15 Temmuz zaferini sulandırmayın.

Şehitlerimizn ruhları şad, mekanları Cennet olsun...