Saadet Partisi İlçe Başkanı Ertan Sütçü, 28 Şubat'ın yıl dönümünde darbeyle ilgili açıklamalarda bulundu. Sütçü ayrıca Erbakan'ı anma programıyla ilgili yapılan eleştirilere de yanıt verdi.

CUMHURBAŞKANI DA DAVET EDİLDİ

Sütçü, programla ilgili olarak;

"Genel Merkezimizin Ankara'da düzenlemiş olduğu Rahmetli Erbakan Hocamızı Anma Programına Sayın. Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakan, birçok Siyasi Parti Genel Başkanları, Sivil Toplum Örgütleri Temsilcileri ve 500'e yakın bir protokol listesi davet edilmiştir.

Yapılan bu davetlere AKP'yi temsilen Mehmet Ali Şahin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, BBP Genel Başkanı Mustafa Desteci, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu icabet etmiş ve protokol nezaketi gereği birer konuşma yapmışlardır. Yine Cumhurbaşkanımızın ve Başbakan'ın programa gönderdiği mesajlar okunmuştur. Tüm bu mesajlar okunduktan sonra nasıl ki hazirun alkışlayarak teşekkür etmişse konuşmasını yapan her bir misafirimize de aynı nezaketi göstermişlerdir. Konuşmacıların her biri de nezaket içerisinde konularının dışına çıkmadan Rahmetli Erbakan hocamızın takdirle karşıladıkları yönlerini paylaşmışlardır.

Program sonunda ise konuşma yapanlara Erbakan Hocamızın mücadelesini anlatan "Davam" kitabı hediye edilmiştir" dedi.

KARALAMA KAMPANYASI BAŞLATILDI

"Bu program sonrası üzülerek ifade edelim ki sosyal medya üzerinden çok çirkin bir karalama kampanyası başlamıştır" diyen Sütçü;

"Türkiye'de son seçimlerde 12 Milyon vatandaşımızın oyunu alan bir siyasi parti liderinin, ana muhalefet partisi liderinin Rahmetli Erbakan hocamızı hayırla yad etmesi insafsızca eleştirilmiştir.

Bizleri asıl üzen taraf ise İnegöl'ümüzde de siyasi birikimi olduğuna inandığımız bazı abilerimizin ve kardeşlerimizin de bu şekilde "basit ve siyasi nezaketten uzak" eleştirileri kendi sosyal medya hesaplarında dile getirmesi olmuştur"

SAADET DAVET EDİLMEDİ

"Biz buradan bizlere ve camiamıza karşı ağır ithamlarda bulunan kardeşlerimize aynen Rahmetli Hocamızın yaptığı gibi bir itidal çağrısı yapıyoruz ve şu hususları hatırlatıyoruz:

7 Ağustos 2016 da Yeni Kapıda bir "Milli İrade" mitingi yapıldı. Başbakan, bu mitinge CHP ve MHP Genel Başkanlarını davet etti ve her iki genel başkan bu mitingde konuşma yaptı. Saadet Partisi bu mitinge davet edilmedi. Buna rağmen bu miting öncesinde veya sonrasında hiç bir suçlamada bulunmadı.

Tam aksine Saadet Partisini de davet etmeleri yönünde uyarıda bulundu. Bu gün Saadet Partisi her yıl mutad olarak düzenlediği Erbakan Hocamızı Anma programına Sayın Cumhurbaşkanını, Sayın Başbakanı ve diğer partilerin Sayın Genel Başkanlarını, her kesimden STK Başkanlarını, bir kısım Elçileri davet etmiş. Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan telgraf göndermiş.

Mustafa Bozbey "31 Mart’ta 5 yıllık faaliyet raporu hakkında halk kararını  verdi" Mustafa Bozbey "31 Mart’ta 5 yıllık faaliyet raporu hakkında halk kararını verdi"

Telgrafları salonda okunmuş, alkışlanmış. Başbakanı ve AKP'yi temsilen Sayın M.Ali Şahin davete icabet etmiş, konuşma verilmiş. Konuşmuş alkışlanmış. Davete icabet eden CHP ve BBP Genel Başkanlarına ve bir kısım başkanlara, konuklara da konuşma verilmiş, konuşmuşlar"

YENİKAPI'DA TEPKİNİZ NEYDİ?

"Bu duruma tahammülsüzlük gösteren, itham ve yakıştırmalarda bulunan Kardeşlerime sesleniyoruz: Allah aşkına, CHP Genel Başkanının konuşma yaptığı 7 Ağustos Mitingi ile ilgili tepkiniz neydi?

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile Cumhurbaşkanının Beştepe'de Bir araya gelmelerine tepkiniz neydi? Şimdiki tepkiniz ile bir karşılaştırın. Dünkü bir araya gelişleri olumlu bulurken, "Yeni Kapı Ruhu" şeklinde isimlendirirken, bu günküne neden böyle ağır İthamlarda bulunursunuz? Dünkü de, bu günkü de bu milletin arzuladığı, ihtiyacımız olan bir araya gelişlerdir"

HOCANIN NEZAKETİ ÖRNEKTİR

"Kavga, itham ve hakaretle bir yere varamayız. Siyasi tarihimiz ve Rahmetli Hocamızın siyasi üslup ve nezaketi bunun birçok örnekleriyle doludur. Bizler tarihi sorumluluğumuz gereği kucaklayıcı ve kutuplaştırmayıcı söylemlerimizden asla taviz vermeyeceğiz. Çünkü bir şeyleri anlatabilmenin yolu, anlatacağınız kitleyi saygı çerçevesinde dinlemekten geçmektedir.

Ülkeyi A tipi düşünenler ve B tipi düşünenler diye bir ayrıma sokmak bu millete yapılacak en büyük haksızlıktır. Hangi tip düşünceye sahip olursa olsun herkesin saygı çerçevesinde karşıt düşünceleri dinleyebilmesi ve kendi düşüncelerini yine aynı nezaketle anlatabilmesi gerekmektedir" diye konuştu.

28 ŞUBAT'TAN ÇIKAR SAĞLIYORLAR

28 Şubat'ın yıldönümünde olduklarını kaydeden Sütçü;

"Bugün 28 Şubat 2017. Bundan tam 20 yıl önce tarih literatüründe adına "Post Modern" darbe veya "Balans Ayarı" denilen bir müdahale gerçekleştirildi. Ve böylelikle 28 Şubat, tarihte sloganlaşmış bir dönüm noktası olarak yerini aldı. Bugün gazetelere, televizyonlara, sosyal medyaya baktığımızda 28 Şubat ile ilgili birçok haber ve görüşle karşılaşıyoruz.

Her kesim kendine göre olayı yorumluyor ve kendine göre dersler çıkarıyor veyahut da kendine göre çıkarlar sağlıyor. Dolayısıyla 28 Şubat'tan ders çıkaranlarla, 28 Şubat'tan çıkar sağlayanların, 28 Şubat mağdurlarıyla, 28 Şubat fırsatçılarının ayrılması gerektiği düşüncesiyle bazı hususları da bu basın açıklamamız vesilesiyle belirtmekte fayda görüyoruz.

Çünkü 28 Şubat süreci ve akabinde yaşananları basit bir kronolojik tarih sıralamasıyla aktarmanın kimseye bir faydası olmayacaktır. Burada önemli olan ve ders çıkarılması gereken mesele 28 Şubat süreci ve sonrasının nedenlerini ortaya koymaktır" ifadelerini kullandı.

SÖMÜRÜ DÜZENİNE ÇOMAK SOKTU

Sütçü, şöyle devam etti:

"Bilindiği üzere 54. Refah-Yol hükümeti 28 Haziran 1996 tarihinde kurulmuştur. Ekonomik anlamda da ilk defa denk bütçeyi ortaya koyan Refah-Yol iktidarı ülkedeki ekonomik krizlere de bir şekilde dur demiştir. Yine yıllardır bir sömürü ekonomisi şeklinde kurulan banka-sermaye-rant sistemi ile devletin parası üç beş banka ile birkaç kişiyi zengin ediyordu.

Devletin herhangi bir kurumunun parasını bankasında tutan ve bu parayı da yine yüzde 80-90'lar oranında faizle devlete veren bir banka sistemi ile devlet sürekli sömürülüyor, halka akması gereken milyar dolarlar bir şekilde başka kanallara akıtılıyordu. Ancak iktidara gelen Refah-Yol Hükümeti ise bir ilke imza atarak, devlet kurumlarının bütün parasına ortak bir havuza aktararak, paraya ihtiyacı olan kurumlara da bu havuzdan istekleri karşılanıyor ve bu sistem ise sömürü ekonomisi yerine adil bir ekonomik sistem olarak tarihe geçiyordu.

Bu ise Refah Partisi'ni iktidardan uzaklaştırmak isteyenlerin temel nedenlerinden birini oluşturdu. Yeniden büyük Türkiye hedefi ile Türkiye'de ekonomik ve sosyal anlamda büyük başarılara imza atan Erbakan, adil temeller üzerine kurulacak 'Yeni bir Dünya' hedefi doğrultusunda, 8 İslam ülkesinin liderlerini İstanbul Çırağan Sarayı'nda bir araya getirerek, dünyadaki tek kutuplu sisteme karşı da D-8'leri kurdu.

İlk etap da D-8'ler daha sonra D-60 ve D-160'lar olarak planlanan oluşum ile sadece Türkiye'yi değil sömürü altındaki diğer bütün ülkeleri de adaletli bir uluslararası mekanizmaya ortak olmaya çağırarak girişimlerini başlatan Refah Partisi, dünyayı sömüren ülkelerin çıkarlarına da çomak sokmuş oldu"

ERBAKAN BİLDİRİYİ İMZALAMADI

"Erbakan Hocamızın 11 aylık bir yıllık sürede yaptığı bütün bu atılımlar dışarıdaki güçler ve içerdeki işbirlikçiler tarafından irtica paranoyaları ile örtülmek istenerek, halkın seçtiği milletin iradesine karşı darbe girişimi gerçekleşti. Şimdi tüm bu izahatlardan sonra bazı gerçekleri tekrar dile getiriyoruz.

28 Şubat bir darbe girişimidir ve ancak başarılı olamamıştır. Evet Darbe girişimi diyoruz çünkü 28 Şubat bir askeri darbe değildir. Sincan'da yürütülen tankların Refah-Yol hükümetinin icraatlarına bir etkisi olmamıştır. Askeri vesayet bir girişimde bulunmuş ancak bunda başarılı olamamıştır. Erbakan Hocamız, 28 Şubat kararları diye bilinen 18 maddelik bildiriye kesinlikle imza atmamıştır.

Rahmetli Erbakan hocamızın imza attığı metin 4 maddelik bir metindir. 18 maddelik metin sonradan dönemin Genelkurmay sekreteri İlhan Kılıç tarafından eklenmiş, bunun üzerine Rahmetli Erbakan Hocamız, bu maddelerin kabul edilemeyeceğini belirterek ilgili maddelerin Anayasal Haklar bakımından incelenmesi için meclise gönderilmesini istemiştir. Nitekim bu maddelerin hiçbiri Refah-Yol döneminde uygulanmamıştır"

ERBAKAN BOYUN EĞMEDİ

"Kamuoyunda sanki Erbakan Hocanın 28 Şubat MGK toplantısında yaşananlara boyun eğdiği ve bunun üzerine istifa ettiği şeklinde bir algı operasyonu yapılmaktadır. Rahmetli Erbakan Hoca o gün MGK 'da masaya yumruğunu da vurmuş, tüm Refah Partili vekiller olarak canını da ortaya koymuştur.

Zaten bu kararlılığı gören dış güçler bu sefer Doğru Yol Partisi üzerine operasyonlar yapmışlar ve hükümetin güvenoyunu DYP üzerinden düşürmeye çalışmışlardır. Nitekim Refah-Yol hükümeti 28 Şubat tarihindeki MGK toplantısı sebebiyle değil, bundan tam 4 ay sonra DYP'deki bir kısım vekillerin hükümetten desteğini çekmesinden dolayı sona ermiştir. Bu husus dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar tarafından da defaetle dile getirilmiştir.

28 Şubat sürecinin görünürdeki sebebi "Şeriat geliyor, Laiklik elden gidiyor" sloganları, Müslüm Gündüz/Fadime Şahin, Kudüs Gecesi Programı olmasına rağmen asıl sebebi yukarıda tek tek izah ettiğimiz dev icraatlardır. Dolayısıyla bugün olayla yine aynı açıdan bakarak yaklaşanlar 28 Şubat'ı istismar edenlerdir"

İTİDAL ÇAĞRISI

"Gerek 28 Şubat sürecinde, gerekse Refah Partisinin kapatılmasında Erbakan hocamız gerçek bir Devlet Adamı gibi hareket etmiş, olayları tarihin akışı içerisinde zerre olarak tanımlayarak tüm ülke vatandaşlarına ve tabanına "İtidal" çağrısı yapmıştır.

O gün yapılan itidal çağrısını "korkaklık" olarak niteleyerek bugünkü liderlerine "Kahramanlık" etiketi vuranlar ve kendilerini 28 Şubat mağduru olarak ilan edenler aslında 28 Şubat'ın istismar etmektedirler.

Bu süreçten ders almak yerine süreçten fırsat çıkarmaya çalışmaktadırlar. Sonuç olarak Rahmetli Erbakan hocamız, herkesin Hocası, bu milletin büyük bir değeridir. 28 Şubat'ın en çok bedel ödeyeni kendisi olmasına rağmen bu millete asla bedel ödetmemiştir.

Bu, siyasi olarak aynı kulvarda olmamalarına rağmen bir çok farklı görüşün de kabul ettiği bir durumdur. Ancak bugün Rahmetli Hocamızın her hususta haklı olduğunu belirten bazı kardeşlerimizin, Hocamızın kendilerine ilişkin 10 yıldan beridir yaptığı tüm ikaz ve uyarıları da dikkate alması gerekmektedir.

28 Şubat sürecinden "Başörtüsü Zulmü" ile ilgili gereken dersi aldıklarını ve gereğini yaptıklarını söyleyen kardeşlerimizin, Erbakan Hocamızın, İslam Birliği, Milli Ekonomi, Havuz Sistemi ve Denk Bütçe gibi projelerini de harekete geçirmesi gerekirdi.

Sadece bulundukları dönemin konjüktüründe Hocamızın "işlerine gelen" sözlerini "işlerine geldiği şekilde yorumlayan" kardeşlerimizi bu vesile ile tekrar insafa davet ediyoruz"