ORUÇ TUTANLARIN ÇOĞUNUN YAPTIĞI 3 BÜYÜK HATA
Bu yazımızda, Oruç tutan kimselerin yaptığı 3 büyük hatayı paylaşıyoruz.
1-İLK HATA: iftarda çok çeşitli ve fazla miktarda yemek.
Bu aslında doymadığımız için değil hepimiz iftrada çok az yiyerek doyabildiğimizi biliyoruz. İftarda fazla yemenin en önemli sebebi Ramazan ı bir açlık ve arınma ayı değil de ziyafet ayına dönüştüren kültürden kaynaklanıyor. Masanıza yiyecek bulamayan fakirleri davet edin onlara bol bol ikram ediniz tavsiyesini biz farklı şekilde anlayıp uygulayınca iftarda yenenlerin dozu kaçıyor.
2-İKİNCİ HATA: sahura kalkıp yemekler yenilip sonrasında dolu midenin üzerine susamamak için bolca su içip bir süre sonrada dolu mideyle yatmamız.
Bu en büyük yanlış. Mideniz dolu iken onları sindirecek enzimleri su ile iyice seyrelttiğiniz için sindirim zorlaşıyor ve mide de tıka basa dolu olduğu için de yatınca reflü oluyor. Üstelik yediklerinizin sizi susatmaması için içtiğiniz bardaklar dolusu su da o anda işe yaramıyor. Sahurda içilen su 3 saat gibi kısa bir sürede idrar ile atılıyor.
3-ÜÇÜNCÜ HATA: sahurda yemeyi tercih ettiğimiz gıdaları doğru seçmiyor olmamız.
Yediklerimizin içinde şekerli, tuzlu, baharatlı ya da proteini yüksek olan gıdalar metabolize olurken çok fazla suya gereksinim duyar. Bu su gereksinimi sindirim ile 8-10 saat sonra pik yaptığı için yediğiniz yanlış gıdalar sahurda ne kadar su içerseniz için sizi ertesi gün susuz bırakır. Sahurda yenilen şekerli ve tatlı gıdalar da hem kan şekerinizin ertesi gün çabuk düşmesine neden olacaktır hem de şeker sindirilirken ve enerjiye dönüşürken çok fazla suya ihtiyaç duyar.
Şunu aklınızdan çıkarmayın proteinden zengin gıdalar sindirilirken kendi ağırlığının 5 katı, şeker ise metabolize edilirken alınan miktarın 15 katı kadar suya ihtiyaç duyar.
Sonradan su ihtiyacını artırmayan tek besin grubu yağlardır. Hakiki tereyağı ve zeytinyağı gibi yağları kullanabilirsiniz. Tereyağı yiyecekseniz, yağın elde edildiği sütü veren hayvanın GDO'lu hazır yem ile beslenen bir çiftlik hayvanı olmadığından emin olun. Her durumda tereyağı gibi doymuş yağları yerken biraz temkinli olmakta fayda var.
İFTARDA VE SAHURDA NE YEMELİYİZ?
- Beyaz undan yapılmış pide ya da ekmek adı verilen zararlı gıdaları tüketmemeliyiz. Ekşi maya ile 16 saat gibi bir sürede mayalanmış, atalık tohumlardan elde edilen buğdayların unundan yapılmış ekmeği iftarda bir miktar tüketebilirsiniz.
- İftar da ve sahurda tatlılardan, hazır gıdalardan, fruktoz ve tatlandırıcı içeren meşrubatlardan uzak durmalıyız.
- İftarda soframızda az çeşit olmalı ve az miktarda yemeliyiz. Karnımızı tıka basa doldurmamalıyız.
- İftarda yemeğe başlamadan önce 1-2 bardak su içip birkaç dakika beklemek çok faydalı olur. Hem suyun midenizden emileceği ince barsağa geçmesi sağlanır hem iştahınızın azalmasına yol açar. İftar ve sahur arasında da su tüketimini mümkün olduğunca artırmalıyız.
- Ramazan orucunun sağlığımıza faydası olmasını istiyorsanız, sahuru çok hafif yapmalısınız. Ağır etli, baharatlı yemeklerden ve tatlılardan sahurda kesinlikle yememelisiniz. Peynir, Zeytin gibi tuzlu gıdalardan uzak durmalısınız. Sebze yemekleri, cacık ve bol yeşillikli salata gibi gıdaları bol zeytin yağı ya da avakado gibi yağlı gıdalar ile birlikte yiyebilirsiniz.
Kavrulmamış ve çiğ olarak aldığınız yağdan zengin fındık, ceviz ve badem gibi kuruyemişleri su içinde beklettikten sonra sahurda yerseniz ertesi gün acıkmanızı önemli ölçüde engeller.
GDO'lu hazır yem tüketmemiş olan bir hayvanın sütünden üretilen hakiki tereyağını bulabiliyorsanız, o yağ ile yapılan sebze yemeklerini ya da o yağa kırılmış 1-2 yumurtayı yemeniz sorun olmayacaktır.
Sahur yaptıktan sonra hafif de yemiş olsanız 2 saat kadar yatağa yatmamalısınız. Yemek yiyip hemen yatılması son derece zararlıdır. Ertesi gün işe gideceğim ben nasıl 2 saat beklerim diyorsanız size tavsiyem sahurda sadece su için belki sadece dereotlu bir cacık yiyebilirsiniz. Sahurda yemek yemezseniz hem bu sayede susuzluk çekmezsiniz hem de Ramazanın açlık ile size sağlık yönünden katkı sağlaması da mümkün olur.
Hepinizin sağlıklı bir Ramazan Ayı geçirmesi dileğiyle...
Doç. Dr. Mehmet Mahir Atasoy
