TASAVVUFİ YOLCULUĞUN SON DURAĞI RIZADIR

Kara, ruhlara ve dimağlara lezzet veren konuşmasında, insan-ı kamil menzilinin nasıl olacağını, neler yapılması gerektiğini salonu dolduran İnegöllü katılımcılara şu sözlerle anlattı: "Bazı mutasavvıflara göre tasavvufi yolculuğun son durağı rızadır. Rıza makamıdır. Buraya nasıl ulaşılır mesele budur. Ana mesele bizim bu rıza makamına nasıl ulaşacağımızdır? Allah bizim öyle olmamızı istiyor. Allah sevgililerini anlatırken bu cümleyi kullanıyor. Veya başka bir kelime söyleyeyim size, başka ayette de buyuruyor ki, 'O onları sever, onlarda O'nu severler' kelime değişiyor, espiri aynı. Birincisinde neydi? 'Allah onlardan razıdır. Onlar da O'ndan razıdır.' burada kelime değişiyor. Burada kelime ne oldu? Rızanın yerine ne geçti? Muhabbet geçti. Orada rıza terimi var burada muhabbet terimi var. Allah sevgisi merkezli bir hayat. Muhabbet merkezli bir hayat. Bu Muhabbetullah'la nerede, ne zaman, nasıl tanışacağız? Allah aşkı denen şeyle nerede, ne zaman, nasıl tanışacağız? Öyle bir görevimiz yok mu? Mesele bu işte! Mesele insan-ı kamil edebiyatı yapmak değil. Bu yol nerededir? Bu yola nasıl girilir? Kiminle girilir? Nasıl gidilir? Bu soruları sormak ve bu soruların peşine düşmek gerekiyor."

ÖNCE YOL ARKADAŞI

'Önce arkadaş sonra yol' sözünü hatırlatarak konuşmasına devam eden Prof. Dr. Mustafa Kara, "Önce yol arkadaşını bulmak sonra yola girmek lazım. Evet tasavvuf bize ne söylüyor? sorusuna birinci cevabımız bu. Tasavvuf bize önce ustanı bul diyor, önce yol arkadaşını, önce rehberini bul sonra onunla birlikte yola düş diyor. O arkadaşı bulmak büyük ve zor bir iştir. Hele bu çağ için imkansız bir iştir. Herkes kendisi arar kendisi bulur ilke budur. Bulduk ve yola girdik diyelim ikinci cevap şudur. Az ye, az uyu, az konuş. İşin ABCsi bu. Nedir bu? Önce bedenimizin ihtiyaçlarını zapturapt altına almamız gerekir. Bedenin ihtiyaç ve şehvetlerini zapturapt altına almaya riyazet denir. Riyazet ise eğitim demektir. Tasavvufi yolculuğun genel adı da zaten eğitimdir. İster ruh ister gönül eğitimi deyin. Osmanlı döneminde okullarda riyazet-i bedeniyye diye bir ders vardı. Evet, bu beden eğitimi demek. Bizim konumuz şüphesiz iyazet-i bedeniyye değil, riyazet-i ruhiye" diye konuştu.

DÜNYADA GARİP GİBİ YAŞA

Kan ve kemikten olan bedenin riyazet yoluyla olağanüstü şeyler ortaya koyabildiğini söyleyen Kara, "Bedenimiz bunu ortaya koyarken ruhumuz koyamaz mı? Bedenimiz olağanüstü şeyler ortaya koyuyor da ruhumuz niçin olağanüstü şeyler yapamasın? İşte tasavvufi eğitim bunun içindir. Tasavvufi eğitim ruhumuza ilgili şartlar çerçevesinde eğitim sunulduğu zaman muhteşem bir insan ortaya çıkabilir. Buna ister insan-ı kamil deyin ister başka bir kelime kullanın önemli değil. Şu kesindir ruhumuzun böyle bir kabiliyeti vardır. İçimizin, ahlakımızın, kalbimizin böyle bir kabiliyeti vardır. Bunun için ilk ders ise bedenin şehvetlerini zapturapt altına almaktır. Dergahlarda insanlara gurbette oldukları hatırlatılır. Bu bizzat efendimizin uyarısıdır. Bu dünyada garip gibi yaşa diyor. Bir yolcu gibi ol. Bu bir şuur halidir. Bu dünyada kısacık bir ömrün var, kalıcı değilsin misafir olduğunu unutma demektir. Bu dünyada misafir olduğumuzun şuuruna varabilirsek birçok yanlışımızı düzeltebiliriz. Birçok yanlışımız aslında burada kalıcıymış gibi davranmamızla ilgilidir" ifadelerini kullandı.

Program sonunda Nusret Vardar hoca tarafından Prof. Dr. Mustafa Kara'ya çiçek takdim edilirken çıkışta da katılımcılara helva ikramında bulunuldu.

Adak Kurbanı nedir? Adak kurbanını kimler keser? Adak kurbanını kimler yiyemez? Adak Kurbanı nedir? Adak kurbanını kimler keser? Adak kurbanını kimler yiyemez?