İnegölspor, 12 maç aradan sonra Tuzlaspor'u kendi sahasında 1-0 yenip galibiyet hasretine son verdi. Uzun zamandır kurmayı beklediğimiz bir cümleydi bu. Nihayet Ergün Penbe yönetimindeki ilk maçta Tuzlaspor'a karşı alınan galibiyetle biraz olsun nefes aldı İnegölspor. Bu galibiyetin Tuzlaspor'a karşı olması da 3 puanın önemini artırıyor. Zira eğer aksi bir sonuç ortaya çıksaydı küme düşme ihtimalleri iyiden iyiye konuşulmaya başlanacaktı.

Maça Osman Özdemir ve İsmail Güldüren döneminden alışkın olduğumuz 4-2-3-1 düzeniyle çıktı İnegölspor. Forvette Hüseyin Ali, hemen arkasında Hacı Mustafa yerine Raif Demir vardı. İlk 15 dakikada etkili olan taraf İnegölspor'du. Hücum anlamında çok fazla üretken olamasa da oyunun kontrolünü elinde tuttu. Tuzlaspor'un biraz daha oyuna ortak olmaya başladığı dakikalarda İnegölspor Raif'le golü buldu. İlk yarının kalan son bölümünde Tuzlaspor baskısı sonuç vermeyince İnegölspor soyunma odasına 1-0'lık galibiyetle gitti.

İkinci yarının tamamında oyunun kontrolü Tuzlaspor'daydı ancak 45 ila 70. dakikalar arası İnegölspor'u adeta yarı sahaya hapsettiler ancak pozisyon üretmekte büyük sıkıntı yaşadılar. Bu baskıyı kıran İnegölspor maçın son bölümünde kontrataktan yakaladığı 3 net pozisyonu değerlendiremedi. Fark artabilirdi ama 1-0 oldu bizim oldu.

İkinci yarıya başlarken geçmiş maçlar aklımıza gelmedi değil. İnegölspor, genelde ikinci yarıları fizik gücü yetersiz olduğu için rakibin baskısı altında oynuyor ve hemen her maç gol yiyordu. Bu maçta da bu korkuyu yaşadık ancak ne mutlu ki net bir pozisyon vermeden maçı galip bitirdik.

Oyuncular üzerindeki büyük baskı ikinci yarıda oyunu geride kabul etmeye sebep olmuş olabilir. Rakip yarı alana hızlı geçen Tuzlaspor aynı etkiyi 3. bölgede gösteremeyince pozisyon bulamadı. Bu baskılı oyunda Kemal-Bilal ikilisi önderliğindeki defans dörtlüsü ve önündeki -ikinci yarının geneli için söylüyorum- Emrah-Hasan ikilisi çok iyi mücadele edip rakibe alan bırakmadılar. Tuzlaspor'un tehlikeli bölgedeki hemen hemen tüm pas alternatiflerini kapattılar ve böylelikle pozisyon vermeden maçı bitirdiler. Tüm oyuncuların mücadelesi alkışı hak etti ancak Emrah Dağ'ı ayrı bir noktaya koymak gerek. Sahada basmadık yer bırakmadı, birçok ikili mücadelede ayakta kaldı ve aldığı topların birçoğunu olumlu kullandı. Orta sahanın ayakta kalmasındaki en önemli etken Emrah'tı. Takımın geneline ve Emrah'a övgüler dizerken eleştirmemiz gereken bir kişi var; o da Recep. Bir futbolcu bu kadar saçma bir kırmızı kart görmez, görmemeli. Buradaki maçta Ankaragücü yedek kulübesine yaptığın hareketlerden sonra; orta sahada hiçbir tehlike yokken, kalene sırtı dönük oyuncuya arkadan atlıyorsan ve haftaya takım Ankaragücü deplasmanına gidiyorsa insanın aklına türlü türlü şeyler geliyor. Neyse biz yine de kimsenin günahını almayalım.

Bu maçta forvette görev yapan yeni transfer Hüseyin Ali Pala çok fazla etkili olamasa da özellikli bir oyuncu olduğu izlenimini verdi. Topu biraz daha fazla rakip yarı alanda oynamaya başladığımızda hem pozisyona girebilecek hem de arkadaşlarına pozisyon hazırlayabilecek güçte ve yetenekte olduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak İnegölspor oyundan çok skorun önemli olduğu maçta üç puanı cebine koydu. Zor ama Ankara'dan puan veya puanlarla dönebilirsek sezonun geri kalanı için daha olumlu düşünebiliriz. Kalan tüm maçlar için Ergün Hoca yönetimindeki İnegölspor'a başarılar diliyorum.