AK Parti Bursa İl Başkanı Sedat Yalçın yaptığı basın açıklamasında 2004 yılında büyükşehir sınırlarına katılan Kestel, Gürsu, Gemlik ve Mudanyada 8 yıllık süreçte kişi başına 951 ile 1882 lira arasında rakamlarla alt yapı ve hizmet yatırımı yapıldığını kaydetmiş?

Yalçın aynı açıklamasında İnegöl?ün 2013 yılındaki bütçesinden yola çıkarak İnegöl Belediyesi?nin önümüzdeki yıl kişi başına 319 TL yatırım yapacağını ifade ederek bunun üzerine ilaveten büyükşehir belediyesinin yatırımlarının da geleceğini ifade etmiş?

Yani büyükşehir belediyesi merkeze bağlanan ilçelerde kişi başına ortalama 1416,5 TL gibi bir yatırım yapmış?

225 bin nüfusa sahip İnegöl?de kişi başı 1416,5 TL hizmet alacağımızı düşünürsek 2014 yılında büyükşehre bağlanmamızla birlikte İnegöl halkının en kötü ihtimalle büyükşehirde beklediği yatırım miktarı da ortaya çıkmış oluyor; 318.712.500 TL.

Yani 318 milyon 712 bin 500 TL?

Bu rakam İnegöl Belediyesi?nin 2013 yılında kişi başına yapacağı hizmet miktarının tam 4,5 katı?

Açıkçası bu parayla İnegöl?ün birçok sorunu çözülür?

Aspesli su boruları yenileriyle değiştirilir, kanalizasyon ve yağmur suyu hatları yenilenir, temiz içme suyu musluklara kadar getirilir, velhasıl altyapı tamamıyla değişir?

Hatta üst yapıya da el atılır?

Beldelerin eksikleri giderilir, köylere kadar hizmet uzanır?

2014 yılında bu yatırım İnegöl?e gelirse eğer 2015 yılını iple çekeriz?

Otopark, trafik, hava kirliliği gibi daha onlarca sorunumuz var?

318 milyon 712 bin 500 TL?lik yatırımı dört gözle bekliyoruz?

EYÜP SABRİ TUNCER KOLONYALARI...

Kültürümüzde yer alan en önemli adetlerden birisidir, gelen misafire kolonya uzatmak?

Hele ki bayramlarda vazgeçilmezdir?

Yıllarca beğenerek kullandığım ?Eyüp Sabri Tuncer Kolonyaları?nın İnegöl menşeli olduğunu öğrenince gerçekten çok sevindim?

Türkiye genelinde birçok marka değer çıkartan İnegöl?den böylesine önemli bir markanın çıkması önemli bir ayrıntı?

Kısa bir süre önce öğrendiğim bu gerçekle ilgili dün internet ortamında detaylı bir dokümana ulaştım?

Biraz hikâye vari anlatımla işte İnegöllü Eyüp Sabri Tuncer Kolonyaları;

Tuncer ailesinin hayat serüveni Bosnada başlar. Üç öküz arabasına eşyalarını yükleyip önce vapurla Selanikten İstanbula, sonra Bursaya gelirler. Baba Süleyman bey, Bursayı pahalı bulunca İnegöle yerleşir. Çiftçilik yaptıktan bir müddet sonra bakkal dükkânı açar. Fakat ikisinde de başarısız olur. Süleyman Bey hastalanınca evin idaresi 10 yaşındaki Eyüp Sabriye kalır. Başlangıçta Apronosyonlar denilen Ermeni bir ailenin şirketinde başlar çalışmaya. 8 yıl tezgâhtarlık yapar, ticaret hayatını en çok bu şirketten öğrenir. Edindiği tecrübeyle 17 yaşında Bursa Kapalı Çarşıda iğne-iplik satan bir mağaza açar. Tam az parayla çok iş yapmaya başlamışken İstiklal Harbi patlak verir. Altı arkadaş, gönüllü yazılır savaşa. Eyüp Sabri de Cemal Gürselin himayesinde yazıcı olarak gider harbe.

Savaş biter bitmez altı arkadaş yine İnegölde buluşur. Fakat artık İnegölde ticaret hayatı çökmüştür. Bursa-İnegöl arasını 1,5 günde alan üç yaylı arabasıyla civardaki il ve ilçelere mal satmaya başlarlar. Kütahya, Bilecik, Eskişehir derken yolları yeni kurulmakta olan Ankaraya düşer. Burada istikbal var diyen Eyüp Sabri, iki arkadaşıyla birlikte adliyenin karşısında manifatura üzerine bir dükkân açar (1920). Eyüp Sabri Bey, mal almak için İstanbula gittiği günlerden birinde Ankaraya kolonya tarifiyle döner. İstanbulda bir kozmetik dükkânında çalışan arkadaşından öğrendiği kolonyayı Ankaraya taşır. Daha sonra Eyüp Sabri Tuncer kolonyalarının üretimi başlar.

O dönem sadece İstanbulda iki kolonyacı vardır. Hasan Ecza Deposu ve Şükûfe Nihal. Bu iki firmanın işleri 1950lere kadar iyi gider, ta ki sahipleri ölünceye kadar. Tek ayakta kalan marka ise Eyüp Sabri Tuncer olur. Eyüp Sabrinin ilginç prensipleri vardır: Yerlisi yapılana kadar otomobile binmeyeceğim. der ve nitekim binmez de; mal almak için İstanbula trenle gidip gelir. Yerlisi yapılana kadar radyo da almaz Tuncer ailesi. Komşunun radyosunu dinlerler. 1980e geldiğinde ise mutlu bir şekilde ayrılır bu dünyadan Eyüp Sabri Tuncer. Son günlerinde, Çok şükür ülkemde otomobil de yapılıyor radyo da. der.

Tarihler 29 Ekim 1923ü gösterdiğinde Eyüp Sabrinin oğlu Sabahattin dünyaya gelir. Ne ilginç tevafuktur ki, hem Cumhuriyetin ilanı hem de kolonya üretimi bu tarihe rastlar. Hem kolonya şişelerinin üzerinde hem de Sabahattin Beyin nüfus cüzdanında aynı tarih yazar.

Sabahattin Tuncer, önceleri baba dükkânında çalışmak yerine şansını devlet kapısında arar. Eyüp Sabri Bey, akademik kariyer edinip daha düzgün iş yapalım diyerek zorla ticaret lisesine gönderir oğlunu. Hem okula gider hem de dükkânda çalışır Sabahattin Bey. Fakat bir gün babasına Ben kendime iş arayacağım der. Baba Eyüp Sabrinin cevabı ise Bulursan bana da haber ver. olur. Çalmadığı kapı kalmaz genç Sabahattinin. Bir arkadaşından Ziraat Fakültesinde boş kadro olduğunu duyunca sınavlara girer. 70 kişiden sadece bir kişinin alınacağı imtihanı kazanan isim Sabahattin Tuncerdir. Fakat dükkândan ayrılışı çok uzun sürmez. Üç sene sonra babası Macerayı bırak ve işlerin başına geç. deyince döner.

Eyüp Sabri Bey bir gün mağazadaki her şeyin listesini yapar, karşılarına da fiyatlarını yazarak bir broşür haline getirir. Broşürün arkasına bir kupon ve iki cümle iliştirir: İstediğiniz bir kokuyu seçin ve mağazaya bu kuponla geldiğinizde size hediye verelim. Alışveriş etmeseniz bile... Sabahattin Tuncer, bunun Türkiyede yapılan ilk promosyon olduğunu söylüyor; Zaten ilk ve son reklâmımızdı; bir daha da reklâma ihtiyaç duymadık. Yapılan promosyon o kadar etkili olur ki satışlar bir anda patlar.

Eyüp Sabri Beyin diğer bir özelliği ise yanından kolonyasını asla ayırmamasıdır. Ulus Haline gittiğinde esnafa teker teker kolonya uzatır; kokuyu tanıtmak için reklâmı bizzat kendisi yapar.

Sabahattin Tuncer, babasının doğumundan ölümüne kadar aldığı her şeyi not ettiğini anlatıyor. 50 yıl boyunca günlük gibi tuttuğu hesap kitap defterine bir kibrit dahi alsa yazmış Eyüp Sabri Bey. Ayrıca reyon fişi uygulamasını da ilk başlatan yine o olmuş. Müşterinin aldığı malla birlikte fişini de kasaya götürüp ödeme yapması anlamına gelen bu uygulamada eksik koçan çıkarsa Eyüp Sabri kendi cebinden ödemiş. Kuruluşundan itibaren fabrikada her şey kayıt altında. Hatta Sabahattin Tuncer işin başına geçtiğinde üç muhasebeciyi fabrikaya getirerek eksik veya fazla hesap var mı diye inceletmek istemiş. Ancak muhasebeciler ne fazla ne de eksik hesaba rastlayabilmiş.

İRAN ŞAHINA ŞEBBOY ZEKİ MÜRENE HATIRALAR

Türkiyede kolonya pazarının yüzde 16sı Eyüp Sabri Tuncer markasının elinde. Kalan yüzde 84ünün önemli kısmı ise Duru ve Selin kolonyalarına ait. Fakat bu rakamın yüzde 50sini kayıt dışı sektör elinde tutuyor. Eyüp Sabrinin üretiminde lokomotif, limon kolonyasında. Ancak Fujer, Hatıralar, Menekşe, Tütün, Altın Damla, Çimen, Kadın Teni, Çam ve Beyaz Zambak gibi birçok çeşit de fabrikada üretiliyor. Kolonyalar Almanya, İsviçre, Hollanda ve Fransaya ihraç ediliyor.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Çankaya Köşkü için kolonya almaya gelenleri hayal meyal hatırlıyor Sabahattin bey. Fakat İran Şahının yaverlerini dükkâna gönderdiği günü bugün gibi unutmuyor. İran Şahı Köşke Atatürkü ziyarete geldiğinde şebboy kolonyasının kokusunu alır ve Bu ne güzel bir kokudur. Nereden aldınız? diye sorar. Köşk çalışanları da Eyüp Sabrinin dükkânını söyler. Şahın yaverleri dükkâna gelir Şebboooy, şebboooy diyerek büyük bir şişe kolonya satın alır. Daha çok bayanların tercih ettiği Hatıralar kokusu ise sık sık Zeki Mürene gönderilir.

Eyüp Sabri Tuncer adı 84 yıldır kolonya şişelerinin üzerinde yaşıyor. Ulusta 20 metrekarelik dükkânla başlayan hayatı yine aynı yerde devam ediyor. İstanbul firmalarına kafa tutan kolonyanın marka haline gelmesi belki de babadan oğla geçen şu dört öğütte gizli: Muhasebe sağlam olacak, vergi kaçırılmayacak, kazanılan paranın tamamı harcanmayacak ve para yine işe yatırılacak.