Hocaköy Mahallesi içme suyun baraj yapımıyla ilgili alışmalar birkaç aydan beridir, çeşitli nedenlerden dolayı durduruldu.

Uludağ eteklerinden çıkan o berrak soğuk sular dereden boşa akıp giderken İnegöl halkının 50 yıllık içme suyu sorununu halledecek. Baraj kamu yararına en güzel yatırım. İnegöl'de yaşayan insanlarımız artık parası ile şişe su alıp içmez.

Anadolu'da söylenen bir söz var; 'Kaş yaparken, göz çıkarılmaz'. Bilmiyorum hangi daire amirinin görüşüdür? Hangi raportör raporu tuttu? Kim kimden izin aldı?

Barajdan çıkan hafriyat okulun beş yüz metre uzağında bulunan doruk bağları, kılıç boğazı, denen mevkide iki vadiye dökülüyor.

Bu vadinin her iki yakasında 50 yıllık çam ormanları ile çevrili, tabanda çeşitli çiçeklerin süslediği bitki örtüsü, al karga, dağ bülbülü ve diğer kuş türlerinin yaşam ortamı, tavşan, tilki, kaplumbağa, çakal gibi hayvanların yuvalarının bulunduğu, oksijen kaynağı tabiat harikası bir yer.

Elli yıllık çam ağaçlarının üstüne yukarı tepeden dökülen toprak hafriyatı bütün ağaçları yıktı. Biti örtüsü toprak altında kaldı. Tüm canlılar alanı terk etti. Ekolojik denge bozuldu , bitki ve yabani hayvan türleri yok oldu.

Bu kararı kim verdiyse? Orman işletmesi mi? Devlet su işleri mi? Köy heyeti mi? Madem karar verdiniz fazla değil 5 gün içinde bu vadideki ağaçların tümünün kesim ve çekim işlemi tamamlanırdı. Yapılacak satışlarla elde edilecek para ile köyün okul ihtiyaçları, köyün cami ihtiyacı veya köyün kışlık yakacağı karşılanamaz mıydı?

Çocuklarımıza bir kağıt bir kalem olarak geri dönüşümü sağlansaydı olmaz mıydı?Çöpten toplananlar değerlendirilip ülke ekonomisine katma değer olarak kazandırılıyorsa bu israf değil mi?

Değerli öğretmenim Zekeriya Bulut demiştiki: '' Çocuğumuzun beşiği, evimizin eşiği, elimizde kalem, masamızda defter, harmanda gemimiz,tarlada tırmığımızdır.''

''Toprağımızdır, temiz havamızdır. yağmurumuz bereketimizdir. Öldüğümüz zaman tabutumuz , toprağa girdiğimiz zaman mertek örtümüzdür ormanlarımız.''

Ulu önder Atatürk; '' Vatan toprakları kutsaldır, kaderine terk edilemez. Ormansız yurt vatan değildir" diyerek ormanlarımızın değerini yükseltmiştir.

Biz emekli öğretmenler ormanın kıyısında bir bahçe aldık, hobi bahçesi yaptık. Süs bitkileri çiçek ektik, beş altı kovan arı edindik. Araç ve gerecimizi koyacak seyyardan ahşap bir baraka yaptık. Bahçemizi tel örgü ile koruma altına aldık. Tabela aldık, alt tarafına yeşili sev doğayı koru yazdık.

Bir gece meçhul kişiler tarafından evimiz arı kovanlarımız yıkıldı. Sözüm ona çok çalıştılar o apık veya sapıkları yakalamaya...Canlı arıları yakan o gayri Müslümanları çok araştırdılar bulamadılar. Bulamayacaklarını bende biliyordum. Çünkü görevlerini doğru yapamadıklarını bende gördüm. Bunu yapan cahil biridir dediler. Cahili bulamayan akıllıyı hiç bulamaz.

Atatürk'ümüzün dediği gibi ''ormansız yurt vatan değildir.'' öyleyse ormanlarımıza herkes sahip çıkmalı.Derelerimiz inşaat atıklarıyla dolduruluyor. Etraftaki boş araziler, rakı, bira şişeleri ile dolu.Dere boylarında silah sesleri duyuluyor.Çocuklarımız yanlış yollara sürükleniyor.

31- Aralık _1956 tarihinde çıkarılan yazı ile ormanlarımız koruma ve kullanma altına alınmıştır. Yine anayasanın 161-170 mad. Ne diyor merak edip araştıran var mı? Bu vatan bu topraklar bizim.

Devlete, devlet malına zarar verenlere, kamu düzenini bozana doğaya çevre düzenine zarar verenlere, yasalara uygun hareket etmeyenlere en ağır cezalar neden uygulanmıyor? Acaba!

İbrahim Çoban