Seçime bir aydan az bir vakit kaldı, hala aday listeleriyle yatıp kalkanlar var. Bu iş bitti. Artık O olsaydı, Şu olmasaydı demenin bir anlamı yok. Takımlar kadrolarını açıkladı ve sahaya çıktılar. Maç başladı, başlayacak.

Futbol maçından örnek verdiğimize bakmayın. Yıldız isimlerin takım başarısında etkisi çok büyük. Ancak söz konusu parti takımları olunca, liderlerin etkisi her şeyden önce geliyor.

Özellikle büyükşehirlerde seçmenlerin çoğu milletvekillerini ne tanır ne bilir. Seçmen, oyunu çoğunlukla gider; sevdiği lidere ve partisine verir.

Araştırma şirketlerinin verilerine göre; milletvekili listelerinin sandığa etkisi yüzde 10'u geçmiyor.

İnegöl gibi yerlerde bu oranı biraz arttırabiliriz. Ak Parti üzerinden örnek verelim.

İnegöl'de Ak Parti'ye oy verenlerin büyük çoğunluğu, milletvekili adayını tanıyıp destekledikleri için değil Recep Tayyib Erdoğan'ı sevip destekledikleri için Ak Parti'yi tercih ediyorlar.

Yani; Vildan Yılmaz Gürel yerine listede ben olsaydım, seçim sandığından çıkacak sonuç aşağı yukarı yine aynı olacaktı.

İnsanlar önce liderini seçiyor. Ona göre partisini ve tarafını belirliyor. Bunu yaparken ekonomik gerekçeleri ilk sıraya koyuyor. Dünya görüşü, ülke güvenliği, istikrar gibi gerekçeler listenin devamında yer alıyor.

Ak Parti'ye oy verenlere soralım: Hadi İnegöl'de Hüseyin Şahin'i tanıyıp biliyorsunuz. Peki Ak Parti'nin Bursa milletvekillerinden kaç tanesinin daha ismini sayabilirsiniz?

Demek istediğim: Elbette tanınan ve etkin isimlerin listeye konması önemli. Ancak çoğumuz milletvekili listesine bakıp oy vermiyoruz. Seçimden sonra, oy verdiğimiz partinin seçilen milletvekillerinin ismini çoğumuz bilmiyoruz.

Bu sebeple siyaset bilincine sahip olan hiçbir seçmen, aday listelerine takılıp kalmaz. Hele hele partisini dava edinenler için listenin öyle veya böyle olması hiçbir durumda söz konusu olamaz.

Biz İnegöl'de bu liste işi üzerinde çok duruyoruz. Listelere dair analiz ve tespitlerimizin, evdeki seçmen için bir karşılığı görünmüyor. Abartıyoruz bu işi. Her seçim öncesi aynı hikaye. Sandık günü unutuluyor hepsi.

Mesele gayet net; Türkiye'de seçmenler ikiye ayrılmış durumda: 1-Recep Tayyib Erdoğan'a oy verecekler. 2-Recep Tayyib Erdoğan'a oy vermeyecekler.

Bir de üçüncü bir seçmen sınıfının oluşmasına çalışanlar var. Bu oluşum muhalefetin işine yarayacak bir oluşum. Birileri şöyle bir seçmen grubu oluşturma taktiği güdüyor: Recep Tayyip Erdoğan'a oy versin ama Ak Parti'ye oy vermesin. Bu taktik kararsızlar üzerinde etkili olabilir.

Hülasa kim ne derse desin: Türkiye bir seçime daha giderken, seçim gündemini belirleyen ve kontrol eden tek isim var: Recep Tayyip Erdoğan...

Erdoğan'ı çıkardığınızda maalesef Ak parti diye bir Parti de kalmıyor. Ya da bu şartlarda ömrü çok kısa görünüyor. Erdoğan'sız bir Ak Parti'nin kısa sürede ANAP ve DYP gibi sahneden çekilmesi söz konusu.

Dünyada ve Türkiye'de Erdoğan'ı istemeyenler bunun farkında. İsteyenler ne kadar farkında, işte bunun da cevabını 24 Haziran'da göreceğiz.