Nuh aleyhisselam sonunda dayanamamış, açmıştır ağzını.

Musa aleyhisselam da "beni bu milletten kurtar ya Rabbi" demiştir.

Onların beddualarını göklere taşıyan melek, Efendimiz aleyhisselama da gelmiştir ama O bunu istememiş, onu taşlayanların çocuklarından birinin iman edeceğini ümit etmiştir.

Bir mümin Resulullah aleyhisselamı örnek alıyorsa işte o Peygamber, bir babanın karşısına alıp evlatlıktan kovduğunu söylediği çocuğu için de örnek olmalıdır ki çocuğu henüz o babayı taşlamış da değildir. Oruç tutmayı, namaz kılmayı öğrendiği Peygamber ile sabretmeyi öğrenmesi gereken aynı Peygamber'di.

Aile babalarının Peygamber aleyhisselamın bu bölümünden nasipleri yoksa sakal onları ümmet-i Muhammed'den gösteren orijinal bir gösterge değildir; sakal nitekim papazlarda da vardır.

Ama papazlarda bu merhamet yoktur. Rahibe kültürlüler de çarşaf gibi, çarşaftan kalın kıyafet giyerler belki; ama 'rahmete'n li'l-alemin' (alemlere rahmet) olan Peygamber'den nasip almamışlardır, polise güvenirler. Çocuğu on sekiz yaşını doldurur doldurmaz da sokağa atarlar.

Kendi içimizde sorgulamalarımızı yaparak derslerimizi çıkarıp hayatımıza şekil vermek üzere uygulamalıyız:

1- Rabbimize derdimizi şikayet etmeyi becerebiliyor muyuz?

Otuz beş yaşındaki biri son on senesinde çektiği sıkıntılardan muzdarip; evinde hastası var veya kendi hasta. Masrafların fazlalığından kenara para koyamıyor, elektrik faturasını ödeyecek kadar bile birikim yapamıyor. Ana-babasına derdini anlatamıyor.

Etrafındaki akrabaları onu insan yerine koymuyor, çocukları sözünü dinlemiyor. Yaşadığı şehri faiz ve diğer haramlar istila etmiş, ahlaksızlık prim yapıyor. Taşlar bağlanmış, köpekler salınmış.

Bütün bunlardan sonra evinde, kimsenin olmadığı bir odada ışıkları da söndürerek, tıpkı Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin ağaca yaslandığı gibi, "Allah'ım..." deyip halini Rabbine şikayet etmeyi becerebilmiş midir? Yoksa Kadir gecesi gelecek de camide toplu dua merasimi yapılacak da illa o dualara amin demeyi mi beklemektedir?

2- Efendimiz aleyhisselam duasında, "Senden başka da hiçbir güç ve kuvvetim yok Allah'ım" buyurmuştu.

Ne siyasete ne paraya, ne ittifaka ne coğrafyaya değil; sadece Allah'a güvenmek. İnsan olarak plan-proje yapmak ama güç ve kuvvetin eylem ve söz olarak yalnızca Allah'tan olduğunu bilmek.

3- Asıl derdimiz nedir?

Müreffeh bir hayat, çocukları evlendirip mürüvvetlerini görmek, çoluk çocuk toplanıp birlikte umreye gitmek... mi yoksa esasen Allah'ın rızasının kazanılması hedefini unutmamak mı? Dünyayı cennet zannetmek mi cennete gidilen yer olarak bilmek mi?

4- Hemen yarın sabah namazına gitmeden önce bile olsa Rabbimiz rahmetini indirir, afiyetine kavuşabiliriz. Buna iman edebiliyor muyuz?

Duasında başına gelen fena durumlardan razı olduğunu ama rahmeti gelirse de pek hoş olacağını buyuruyor Rabbine, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem.

Biz bu Peygamber'in ümmetiyiz. Çektiği onca sıkıntıya rağmen ümmetini Allah'a havale etmeyen Peygamber'in ümmeti, kafirlerden başkasını Allah'a havale etmemelidir. Umutla beklemelidir.

Nitekim O, cennetin anahtarlarını elinde tutan biri olduğu halde, kafirleri bile Allah'a havale etmemiştir.