Bir insan için hayatta en kıymetli değerlerden birisi de ailesidir. Ailesi onun küçük dünyasıdır. Bu küçücük dünyada insan geliştirebileceği en temel noktalarda kazanım sağlayabilir; dilini dinini, terbiyesini hep o mübarek insanların dizi dibinde öğrenir.

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki koruyucu olan ailenin korunması durumuna düştük. Ailenin korunması konusunda o kadar çok çalışmalar yapılmaktadır. Aileyi ayakta tuttuğumuz zaman nesillerimizi sağlıklı ve karakterli geliştirebileceğimizi düşünürüz.

Geçenlerde çocuklara seyrettirmiş olduğum bir filmde bu konu bütün detaylarıyla inceleniyordu. Tabii özellikle tavsiye ediyorum. Aileler, çocuklarıyla beraber böyle güzel filmleri izleyebilirler.

"Charlie'nin Çikolata Fabrikası" filmimizin ismi bul. Bu filmde dede ve nineleriyle birlikte yaşayan çocuğun halleriyle ilgili bir hikayedir. Ufak bir çocuk evinin yakınındaki devasa çikolata fabrikasının içini gezmek, görmek istemektrdir. Orada çalışmış olan dedesi, nasıl bir yer olduğunu, sahibinin nasıl biri olduğunu devamlı torununa anlatmaktadır. Çarli, hayallerini kurguladığı bu atmosferde yetişen bir çocuktur.

Günün birinde fabrikanın sahibi kendisine bir varis arar. Bunu ilan edip beş tane altın bilet dağıtır. Bu biletleri bulan şanslı beş tane çocuğa varisi olma hakkını tanır. İlk bilet şişman bir çocuğa çıkar. Çikolata yemekten obezite olmuş bu çocuk altın bileti bulunca tekrar çikolata yiyerek kutlamak ister .

İkinci bilet küçük kızının her istediğini harfiyen yerine getirebilen bir zengin babaya çıkar. Kızının mutluluğu için yapmayacağı yoktur ama istekleri karşısında da adeta köle olmuştur. Diğer altın bilet ise teknoloji uzmanı bilgisayar oyunlarının profesörü küçük bir çocuğa çıkar. O da babasıyla beraber fabrikaya gezmeye hak kazanmıştır.

Diğer altın bilet ise her konuda başarı manyağı olan bir annenin tamamen kendisinin kopyası olan kızına çıkar. Dört tane bilet, sahiplerini bulmuştur ancak beşinci bilet Çarliye çıkar ve Çarli dedesi ile beraber hayal ettiğim fabrikanın kapılarından içeri girer.

Fabrika sahibi fabrikanın değişik bölümlerini gezdirirken çikolatanın çeşitlerini gösterir. Çikolata şelalesi, çikolata nehri ve mükemmel bir manzara... Çikolata yemeğe dayanamayan çocuk çikolata nehrine düşer ve gezmeyi de bırakır.

Babasından herşey isteyen aşırı istek sahibi kızcağız da görevli sincaplardan birini ister. Sınır tanımaz isteğini yerine getirmek için kuralları çiğner ve o da yolculuktan geride kalır.

Sonra başka bir odada koca bir çikolatayı ışınlama yoluyla televizyonlardan alınabilecek boyutlara indirgeyen bir makineyi görürler ama teknoloji uzmanı çocuk dayanamaz çikolata yerine kendini makinaya atıverir ve ışınlanır.

Başarı konusunda kendisini uzman zanneden kızcağıza henüz gelişimi tamamlanmamış bir sakız çiğner ve olduğu yerde şişer. O da yarışı kazanamaz.

Ancak Çarli dedesinin nasihatlerini dinlemiş olduğundan bütün kurallara uyar ve tek varis olarak fabrikada kalma hakkını kazanır.

Bir gün ailesini ziyaret etmek için fabrika sahibi WillyWonkaÇarli'nin kazandığı bu hediyeyi, bu büyük fabrikayı ona emanet etmek ister ancak ailesinden ayrılmasını şart koşar.

Bu filmin ana fikri teması tam da burada yatar. Ailesini, işsiz babasını, ihtiyar ve hasta dede ve ninelerini, virane evini bırakıp uzun zamandır hayalini kurduğu o mükemmel fabrikanın içinde yaşamak ve gelecekte fabrikaya mirasçı olmak varken elinin tersiyle bütün hayallerini itiverir. Fabrikada kalmayı reddediyor ailesini tercih ediyor. Küçük yaşlardan itibaren babasından şefkat ve merhamet görmeyen çikolata fabrikası sahibi WillyWonka çok şaşırıyor ve uzun zamandır görmediği babasını bu çocuğun vesilesiyle ziyaret ediyor.

Gerçekten de ailelerimiz bizi yetiştirenlerdir. Dilimize kelime hazinesi, ruhumuza terbiye ekenler, her şeyden çok değerlidir. Ailemizin değeri hiçbir şeyle ölçülemez... Bunu her zaman böyle bilmeli ve böylece öğrenmeli ve öğretmeliyiz....