Elhamdülillahi RabbilAlemin Vessalatü vesselamü ala Resulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmaiyn.

Fiilde Tevhid: Cenab-ı Hakk'ın zatında tevhidini anlarsak fiilde, isimde, sıfatta, ahkamda tevhidi kendiliğinden çözülecek ve anlaşılır hale gelecek.
Fiil denince aklımıza hemen ne gelmektedir?

Bir iş yapma kudretine sahip veya fıtraten öyle bir meleke ile yaratılmış varlığın işlediği fiiller anlaşılıyor değil mi? Yani bir yerden bir yere gitmek, yemek yemek, elini kolunu hareket ettirmek, bir binayı yaptırmak, bir yeri yıkmak, birisiyle konuşmak... Bunlar insanın fiilleridir.
Cenab-ı Hakk böyle mi fiil işler? Hayır. Cenab-ı Hakk bizim işlediğimiz gibi fiil işlemez. Bizim fiil işlememiz organlarımız, azalarımız vasıtasıyla olur. Yemek yerken elimizi, parmaklarımızı kullanırız. Ağzımıza kaşığı götürdüğümüzde dilimizi, çenemizi kullanırız. Konuşurken sesle harfle konuşuruz. Bunlar hep bizim fiillerimizdir.
Cenab-ı Hakk fiil işler ama bizim işlediğimiz gibi fiil işlemez.

Yasin Suresi'nde de geçtiği gibi(Yasin süresi 82. Ayet) Cenab-ı Hakk bir şeyin olmasını istediğinde ol emrini verir, neyi murad etmişse, nasıl murad etmişse, o murad ettiği biçimde oluverir. Cenab-ı Hakk'ın fiilleri bizim fiillerimiz gibi değildir. Cenab-ı Hakk yaratır, evet, ama bütün bunları bizim yaptığımız gibi yapmaz.
O azalara, organlara, aletlere, araç gerece muhtaç olmaktan münezzehtir.
O'nun kudreti her şeye yeter. Zaten "şey" derken kastettiğimiz her ne varsa onları yokluktan varlık alemine çıkaran O'dur. Bu bile düşünüldüğünde biz Cenab-ı Hakk'ın fiil işlerken asla ve kat'a aklımıza geldiği tarzıyla fiil işleme muhtaçlığından, noksanlığından münezzeh olduğunu anlamak kolay hale gelir.
Şimdi düşünün, hiç birimiz yoktuk. Bu alem yoktu. Bu dünya, evren yoktu, kainat yoktu. Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuyor ki "Allah vardı, Allah dışında hiçbir şey yoktu."(Buhari, "Bed'u'l-Hak",1). Allah var ettiği her şeyi hiçten, yoktan var etmiştir. Şimdi bu fiili anlamaya, idrak etmeye, nasıl gücümüz yetebilir? Biz hiçlik nedir bilmiyoruz ki... Hiçlik yokluk dediğimiz şeyi kelime olarak ifade ediyoruz ama dilimizin söylediğini aklımız kavrayamıyor. Yokluk nedir, hiçlik nedir bilmiyoruz. Tarif edemiyoruz. Cenab-ı Hakk işte hiçten, yoktan var etmiş. Yoktan var yapmak, yoktan var kılmak sadece O'na mahsustur. Dolayısıyla böyle akılların almayacağı bir şeye kadir olan Cenab-ı Hakk bizim işlediğimiz gibi fiil işlemekten münezzehtir.
Şimdi biz "Rahman Arş'a istiva etti" veya "Yüce Allah gecenin son üçte birlik kısmında dünya semasına nüzul eder" ifadelerindeki fiilleri nasıl anlamalıyız? Cenab-ı Hakk bir yerden bir yere mi intikal ediyor? Bir mekandan başka bir mekana mı intikal ediyor? Haşa ve kella! Cenab-ı Hakk var ettiği her şeyden münezzehtir. Günlük dilde kullanılan bir söz vardır: Allah mekandan münezzehtir. Aslında Cenab-ı Hakk var ettiği her şeyden münezzehtir. Mekandan da, zamandan da, insandan da, kainattan da, evrenden de, melekten de, cinden de, her şeyden münezzehtir. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de kendini ifade ettiği gibi "Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir. (O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur)." (Ankebut Süresi 6. Ayet Meali). Dolayısıyla meseleye böyle baktığımızda O'nun fiillerini de bizler gibi mücessem, varlığı cisim ifade eden varlıkların fiilleri gibi düşünemeyiz. Cenab-ı Hakk fiil işler, istiva eder, nüzul eder evet ama bu bizim fiilimiz gibi değildir.
Biz bir yerden bir yere inme fiilini nasıl kullanıyoruz? Ben apartmandan aşağı indim, paraşütle uçaktan atladım, aşağı indim veya ağacın üstünden atladım, yere indim. Yukarıdaki bir mekandan aşağıdaki bir mekana intikaldir bizim inme dediğimiz şey. Gündelik dilde böyle denir. İnme kelimesini bu fiil hakkında kullanırız. Fakat Cenab-ı Hakk'ın inmesi zamanla bağımlı, bağlantılı bir fiil değildir. Bir yerden bir yere hareket etmek, intikal etmek şeklinde işlenmiş bir fiil değildir. Cenab-ı Hakk şeytana hitap ederken "İki elimle yarattığım Adem'e seni secde etmekten alıkoyan nedir?" (Sad Süresi 75. Ayet meali) buyuruyor. Şimdi burada -haşa ve kella- şunu mu anlamamız lazım: Cenab-ı Hakk'ın iki eli var?! Cenab-ı Hakk Hz. Adem'i -haşa ve kella- bir çömlekçinin çömlek yapması gibi, bir heykeltıraşın heykeli eliyle biçimlendirmesi gibi mi biçimlendirmiştir? Haşa! Cenab-ı Hakk'ın ellere, organlara ihtiyacı yoktur, O böyle bir noksanlıktan münezzehtir. "İki elimle yarattım" ifadesi, bir insanın iki eliyle bir şeyi yapması gibi anlaşılmamalı. Çünkü Cenab-ı Hakk böyle fiil işlemez.
Ayet-i kerimeyi hatırlayın; Hz. Adem'i yaratmayı murad ettiyse "Allah ona ol der ve o olur." Burada iki elimle yarattım ifadesi mutlak surette bir şeyden mecazdır. Bir başka şeyden teşbihtir. Bize Cenab-ı Hakk bir şey ifade ediyor burada. Yani Cenab-ı Hakk Hz. Adem'i bütün alemlere üstün bir insan olarak halk ettiğini söylüyor.
Kainatta daha evvel bir insan halk etmemiş Cenab-ı Hakk. Evet, melekler var, belki cinler var, belki başka varlıklar var. Ama insan yok. Cenab-ı Hakk insanı iradeli bir varlık olarak yaratıyor. Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle ahsen-i takvim üzere yaratıyor. En güzel kıvam, tarz, suret, biçim üzere yaratıyor. İşte bu O'nun inayet-i rabbaniyesini anlatan bir tabirdir. Hz. Adem'i iki eliyle yaratmasından murad, ona bir inayet-i rabbaniye göstermesidir. Adem (a.s)'ı diğer varlıklardan daha üstün, daha şerefli bir tarzda yaratmasıdır.(1)

(Devam edecek)

Fi emanillah.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

  1. Ehli Sünnet Akaidi Muhtasar Tahavi Akidesi Şerhi (Ebubekir Sifil) Sh:21