Elhamdülillahi RabbilAlemin Vessalatü vesselamü ala Resulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmaiyn.

Akaid Bilinci-3 ü yazdığımız hafta söyle bir ifade kullanmıştık. '' Ehli Sünnet ve'l-Cemaat akide imamları, Usuli'dDin imamları tevhidi beş mertebe üzerine bina etmişlerdir:

  1. Zat'ta Tevhid
  2. Fiilde Tevhid
  3. Sıfatlarda Tevhid
  4. Esma'da Tevhid
  5. Ahkamda Tevhid''

Beş kısım olan bu TEVHİD'i açıklamaya başlayalım inşeALLAH.

''1-Zat'ta Tevhid: Tevhidin aslı ve özüdür, Cenab-ı Hakk'ın bir zatı var; O'nun varlığı, O'nun zatı başka hiçbir zata benzemez. Yani bizim şu alemde gördüğümüz hiçbir şeye Cenab-ı Hakk'ın zatı benzemez. Hiçbir vasfında, özelliğinde benzemez.
Cenab-ı Hakk var mıdır? Vardır. Ben de varım, siz de varsınız. Karşımdaki bilgisayar da var. İçinde oturduğum oda da var, bu odadaki kitaplar da var. Fakat bütün bu varlıklar, var kılınmış olan varlıklardır. Varlığı kendinden olan varlıklar değildir. Cenab-ı Hakk'ın varlığı kendindendir, zorunludur.

Onun için bizim kelam alimlerimiz Cenab-ı Hakk'dan bahsederken "Cenab-ı Vacibü'l-Vücud", yani "varlığı zorunlu olan varlık" derler.

Burada iki durum ortaya çıkıyor;

1. Varlığı zorunlu olan varlık. (Vacibü'l-Vücud)
2. Varlığı zorunlu olmayan varlık. (Biz buna mümkin varlık diyoruz. Mümkinü'l-Vücud)

Cenab-ı Allah'tan başka Vacibü'l-Vücud bir varlık yoktur. Sadece varlığı zorunlu ve kendinden olan tek varlık Cenab-ı Hakk'tır. O'nun dışındaki diğer bütün varlıklara varlık veren O'dur. Onları var eden O'dur. Onları yokluktan, hiçlikten, varlık sahnesine çıkaran O'dur.
Dolayısıyla o varlıkların hiçbirinin zatı Cenab-ı Hakk'ın zatına benzemez. Burayı kavrayabilirsek bütün bu akide metni boyunca Cenab-ı Hakk'ın tevhidine, sıfatlarına, fiillerine ilişkin, O'nun hakkında inanılması zorunlu olan şeylere ilişkin ve O'nun hakkında inanılması doğru olmayan şeylere ilişkin pek çok soru da kendiliğinden cevaplarını bulmuş olacaktır. Bunu biraz açmamız gerekiyor. Metinde ilgili maddeler geldiğinde detaylandıracağız.

Cenab-ı Hakk için varlığı zorunlu varlık, dedik. Diğer bir deyişle, varlığı zorunlu olmaktan şunlar ortaya çıkar:
Eğer bir varlığın varlığı zorunluysa, vücudu vacip ise, O'nun varlığının başlangıç noktası yoktur. Vacibü'l-Vücud olan bir varlığın bir başlangıç noktası yoktur. Son noktası da yoktur. Cenab-ı Hakk dışında bütün varlıklar, yani bütün mümkin varlıklar, sonradan olmuş varlıklar, bir an gelecek bu dünyadaki varlıkları sona erecek, fena bulacaktır. Cenab-ı Hakk için böyle bir şey söz konusu değildir. İlgili madde gelince bu konuya değineceğiz.

Yani, Vacibu'l-Vücud olanın varlığının başlangıcı da sonu da yoktur. Başlangıç ve son kelimeleri "zaman" içinde anlam kazanan kelimelerdir. Bir yerde zaman varsa bir şeyin başlangıç ve son noktasından bahsedebiliriz. Zaman yoksa başlangıç ve son da yoktur. Zaman yoksa mekan da yoktur. Dolayısıyla hareket de yoktur. Hareket, zamanda ve mekanda vuku bulan bir şeydir. Hareket, bir halden bir hale, bir noktadan bir noktaya intikaldir.
Dolayısıyla zaman ve mekan içinde vuku bulur. Cenab-ı Hakk için hareket de söz konusu değildir, çünkü hareket zaman ve mekan içinde olur. Zamana ve mekana bağlı, bağımlı varlıklar için söz konusudur. Ayrıca belli bir yönde olmak, belli bir yerde olmak, belli bir biçimde olmak... sadece mümkinü'l-vücud varlıklar için söz konusu-dur. (1)

(Devam Edecek)

Fi emanillah.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

  1. Ehli Sünnet Akaidi Muhtasar Tahavi Akidesi Şerhi (Ebubekir Sifil) Sh:18