Adam akşam yapacağı konuşmanın zihinsel hazırlıklarına başlamıştı bile. Dersine girdiği yetişkin öğrencilerin bulunduğu sınıflardan birine bu konuyu ayırabilirdi. Bir taraftan -sene başında öğrencilerine dediği gibi- dersi kaynatmış olacaktı diğer taraftan bir düşünce iklimi oluşturup fikirleri uçuşturacaktı.

Pat diye bir soru savruldu sınıfın orta yerine. Aldanan mı suçludur aldatan mı? Körpe zihinlerde bir magazin programında tartışma konusu olacak düşünce filizlendi. Birkaç kısa cümle cevap gelse de yetmedi.

Böyle yakıcı sorular sorulduğunda cevabı tek olmamakla birlikte öne çıkarılmak istenen bir cevap, yeni ve farklı bir anlama işaret ederdi her zaman. Adam da öyle yapacaktı, gençlerin bilemediği ve tefekkür etme imkanı sağlayacak konulardan biriydi bu.

Öncelikle ilmi bir disiplin içinde konuyu açmalı ve sonradan parçaları işaret edip derlemeliydi. Aldatmanın ne olduğunu sordu. İnsanda oluşturduğu psikolojiyi sordu. Daha iyi düşünsünler diye hiç aldatıldınız mı veya birini aldattınız mı, dedi. Sorular yağmurunda ıslanmamaya imkan yoktu. Birinden sıyırsa diğerine çarpıyordu akılları. Akıl öyle bir hizmetkardı ki uzak yakın demeden her sözü tartar, cevapsız ya da eksik bırakmazdı.

Her bir soruya tatmin edici bir cevap bulamadan öbür sorunun cevabı yetişiyordu. Vazgeçti düşünmekten akıllar. Demek ki adam istifham sanatını icra ediyordu. Gençlerin dikkatini toplamak için çengel misali onca soru işaretini takmıştı beyinlerine. Bir karikatür gibiydi gençlerin hayal alemindeki görüntüsü.

"Sonra aldanmış insanları sıralamaya başladı: müflis dedi, riyakar dedi, münafıklar dedi, sapkınların ardından gidenler, dedi..." Düşüncelerinin sağlam olmasının arka planında bu prensip yatardı. Ayetlerden ve hadislerden delil arardı.

"-Müflis kimdir?"

"-Malını mülkünü kaybeden adamdır Ey Allah'ın Resulü"

"-Hayır, gerçek müflis o kimsedir ki bir çok amel yapar, çok sevabı vardır. Ancak onun bunun hakkını yediği için tüm sevapları ahiret gününde başkalarına dağıtılandır."

Ne büyük bir aldanış, ne büyük bir gaflet. Varlığa güveniyorsun ama yokluğu kucaklıyorsun. Edebi bir hayatın mutlu olacağı yerde hüzün ve hezimetle neticeleniyor.

"Allah riyakarı huzuruna alır ve şöyle de Benimle birlikte kime ibadet ettiysen git ondan al sevabı!!!"

Ahiret günün sahibi sadece Allah'tır. Kime gitsin kul, kimden istesin? Herkes ve her şey Ona muhtaç. "Ateşin odunu yiyip tükettiği gibi riya da (gösteriş için amel işlemek) ameli yok eder." İşte aldanmışlık budur. Öyledir sanıyorsun hatta inanıyorsun ama sana haber verenler; güvendiklerin, sevdiklerin, biliyor sandıkların koca bir yanılgı içindeymiş. Bir anlık bir aldanış olsa ne ala, ancak bir ömür boyu benciliğinden kaynaklanan, diğerlerini küçük gören anlayışla yaşanmış bir ömürlük yalan, bir ömürlük yanlış. Ooofff, ne ciğer yakıcı bir manzara.

Münafık karakterli insanlar "müminlerle birlikte olduklarında 'inandık' derler; şeytanlarıyla bir araya geldiklerinde ise 'biz onlarla alay ediyoruz' derler." Zavallı gafiller. Her zaman şampiyon takımı tutan üç kağıtçılar. Çıkar ve menfaatlerinin kulu kölesi olanlar. İnanmayı bilmeyenler. İşin raconunu bilen ancak işin hakikatinden habersiz zır cahiller. Ne büyük bir aldanmışlık yaşacaklardır.

"Bence" dedi adam "aldananlar suçlu!" Aldatıcıların bu özellikleri bizi mecbur kılmaz ki. Nedir aldatıcılar say bakalım: Şeytan, dünya hayatı, çok kazanma hırsı, makam- mevki, kadın vb.

Aldanmak zorunda değildir insan. Aldatılmış olmak hiç kimsenin hoşuna gitmez. Küçük düşürülmek kimseyi memnun etmez. Aldanmamızın arka planında karadeliklerimiz var. Yeterli bilgimizin olmayışı, cehaletimiz yani. Beklentilerimizin yüksek oluşu, baktıklarımızı daha farklı görmemizdir.

En çok paralel olduğumuz noktalarda aldanırız. Aynen bizim gibidir. Görünüşte bir fark yoktur, bilsen bile anlatamazsın. Altın suyuna bandırılmış bir şey ile altın aynı görünür değil mi? Mümin için en tehlikelisi münafıktır çünkü mümin gibidir.

Aldanmamak için, sağlam bilgi, doğru inanç, tam bir eylem sergilemeliyiz. Hakikatini bilmediğimiz şeyler bizi kandırır. İnsanın basit aklı, ilahi olan aklı kullanırsa aldanmaktan da kurtulmuş olur.