Hamd alemlerin Rabbi olan Allah cc.'ya mahsustur. Salat ve Selam, Hz. Muhammed (sav)'e, temiz Ehl-i Beytine, O'nun Ashabına ve Allah'ın nurunu yükseltmek isteyen tüm mücahid / mücahidelerin üzerine olsun.

Tarihe şöyle bir göz atarsak İslam ile alay eden savaşan şahıslar ve topluluklar göreceğiz. Şeytan boş durmuyor tabii ki kardeşlerini kölelerini islama savaş açmaları için yöntemler geliştiriyor. Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Bu hafta ve birkaç hafta sürecek yazımızda bu konuda olacak inşaAllah.

Rabbimiz hayat rehberimiz kuran'ı kerimde şöyle buyuruyor.

''Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.'' (1)

'' Müşrikler istemese de O dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.''(2)

Elmalılı Hamdi Yazır Hak Dini Kuran Dili adlı tefsirinde yukarıdaki ayetleri şöyle tefsir ediyor:

'' Bunlar Allah'a ve ahirete imandan o kadar uzak bulunuyorlar ve öylesine kafirlik ve imansızlık ediyorlar ki, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Allah nurunun, yani uluhiyetin hakkıyla tecellisini istemiyorlar, ondan hoşlanmıyorlar. Sanki püf deyip söndürüvermek arzu ediyorlar. Ağızlarına bakmadan böyle bir cinayet peşinde koşuyorlar.

Allah olmasın, olsa da işlerine karışmasın, hakkın nuru parıldamasın, dünyayı aydınlatmasın, hüküm kendilerinin olsun arzusunu besliyorlar. Yalanla, inkarla, yaygara ve propagandayla hak ve hakikat söner, Allah'ın hükmü açığa çıkmaz gibi farzediyor l ar. Allah kelamını ortadan kaldırmak, tevhid dininin yayılmasına mani olmak, ilahi hükümlerin akışını durdurmak, Allah'ın kitabını Resulullah'ın peygamberliğini iptal etmek, Allah'ın kullarını laf ile, ağız kalabalığı ile kendilerine kul etmek, kendi haksızlıklarına alet edip karanlıkta boğmak istiyorlar.

Allah ise öyle istemiyor, her ne olursa olsun, nurunu parlatmadan, onu tamamlamadan bırakmak istemiyor, ille de parlatmak istiyor kafirler hoşlanmasalar da. Allah, hakkı açığa çıkarmak, tevhidin nuru n u parlatmak, İslam'ı yüceltmek ve aziz etmek istiyor ki, bunun açıklaması şudur: O, odur ki, yani gücüne ve kudretine sınır olmayan Allah, o kadir-i mutlak ve kayyum olan Allah, öyle bir Allah'dır ki, O, kendi Resulünü, hidayetle ve hak dinle gönderdi.

"Muttakilere mahza hidayet olarak" ayeti uyarınca takva ehlinden olanlar için ayniyle hidayet ve bir tevfik rehberi olarak, mahza istikamet olan kitab-ı mübin ile, Kur'an-ı azimüşşan ile Resulü Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) peygamberlik ve r ip, hak dini ile gönderdi. Gerçekten de her yönüyle hakka tapmak demek olan, haktan daha kutsal bir şey tanımayan, hakka tapmaktan başka bir ibadet, hak sevgisinden başka bir sevgi, hak korkusundan başka bir korku tanımayan, Allah'ı bir, Peygamber'i hak peygamber ve bütün hakları saygıya layık bilen, her işde, her hususta hakkı gözeten, her şeyin hakkını, Hak Teala'dan gelmiş gören, her hususta hakkı izleyen İslam dini ile gönderdi ki, neticede onu her dine karşı izhar etsin, hepsinin üstüne çıkarsın.

Resulü'ne karşı mücadeleye ve itiraza kalkışacak olan diğer dinlerin mensuplarına Resülünü galip getirsin, hakkın her kuvvete üstün olduğunu ve "Allah katındaki dinin, din-i İslam'dan ibaret" (Al-i İmran 3/19) bulunduğunu ve hak dinin, diğer dinleri neshed i p geçersiz kıldığını, bu neshi bilfiil ispat ve ilan ederek (Bakara, 2/106) gerçeği yerine yerleştirsin ve tevhidi ilan eylesin.

Bütün iman ve taatını hak noktasında toplamayan, din meselesini, hak ve hukuk meselesinin dışında tutan, heva ve heveslere kapılıp batılın peşinde koşan ve haksızlık yollarında dolaşan, bütün hamdin, her türlü ibadetin ancak Rabbü'l-alemin ve maliki yevmiddin olan Allah Teala'nın hakkı ve ancak O'na mahsus olduğunu teslim etmeyen, şu halde Hakk'a ve halka hakkını vermeyen ve hak k ına göre muamele etmeyen dinlerin "Mal ve evladın bir fayda vermeyeceği, ancak Allah'a temiz bir kalble gelmenin fayda sağlayacağı bir günde" (Şuara, 26/88,89)

(Devam Edecek)

(1)- Tevbe süresi 32. Ayet meali

(2)- Tevbe süresi 33. Ayet meali