Zatına layık şekilde hamdu sena Allah'a

Sınırsız salat ve selam Yüce Allah'a

Bu aralar öğretmen arkadaşlarımız yoğun tempoyla sınav notları ve karnelerle uğraşıyorlar. Bu meslek sevilmeden yapılacak bir meslek değildir. Bütün öğretmen arkadaşlara çalışmalarında kolaylıklar dilerim.

MİLLİ ÖĞRETİM BAKANLIĞI

Yazılı sınavlar yapılırken yazılı kağıdının en baş kısmına "filan eğitim- öğretim yılı filanca ders filanca sınıf yazılı soruları" diye başlık atarız. Bu başlığa bakılarak eğitim öğretimin yarı yarıya olması icap eder. Yani ders müfredatlarında ya derslerin yarısı eğitim yarısı öğretime dayalı olmalı veya okutulan dersin yarısı öğrencinin eğitimine yarısı öğretimine ayrılmalı.

Milli Eğitim Bakanlığı diyoruz ancak bu bakanlığın adı realiteye bakıldığında Milli Öğretim Bakanlığı şeklindedir. Maalesef bu konuda çok eksiğimiz var.

Milli ve manevi değerlere ağırlık verilmesi yönünde derslerin konulması yıllık ders programlarında eğitime dair mevzuların ele alınması, değerler eğitimi çatısı altında tüm okulu kapsayan etkinliklerin yapılıyor olması sevindirici. Umarız okullar öğrencilerine eğitimlerine katkıda bulunur.

ANCAK

Yukarıda öğrenci ve öğretmen ifadelerini kullanarak anlatım yaptık ancak ve maalesef milli eğitim sisteminin öğretim merkezli olduğu da bir gerçektir. Eskilerde Maarif Bakanlığı talebe ifadeleri kullanılmış. Arif olma hedefleri konulmuş. Bu yola çıkana "talebe" denmiş. Bu ideale sahip nesiller yetiştirmek lazımdır.

Öğrenci - talebe; biz muhatabı öğrenici gördüğümüz için bilgi yüklemesi yapıyoruz, müfredatta buna müsait. Talebe ise talep eden yani isteyen demektir. İlmin başı soru sormak, talip olmaktır.

Zekamız dilimizin altındadır. Şimdilerde öğrenciler bir soru sorabilir miyim öğretmenim, diyor. Ardından başlıyor hocasıyla münakaşaya.

Öğretmeni öğrencisine gerekçesiyle cevabını veriyor. Öğrenci ama hocam diye başlıyor cümleye. Öğrenci hocasıyla tartışmaya girişiyor.

Tartışma meselesi epey detaylı bir konu. Şunu ifade edeyim ve geçeyim, çırakla usta arasında tartışma olmaz, biz derslerimizde konunun "Tartışınız" ifadeli etkinliklerini "Değerlendiriniz" diye değiştiriyoruz. Sen, öğrenci olarak öğrenmek adına soru sormuyor, çırak olduğunu kabul etmeyip kendini usta yerine koyup tartışmaya girişiyorsun.

Bu diyalogdan hikmete dönüşen bilgi, arif insan çıkabilir mi? Mümkün değil. Çünkü üslup, kalpleri parçalamaya programlı bir yapıda.

Eğer okullarımızda göstermelik eğitim çalışmaları, sadece panolarda kalan değerler eğitimi veriliyorsa öğrencilerimizi menfaate bakan yapıya sahip bireyler olarak yetiştiririz. Yani göstermelik vitrin çocukları olurlar. Eğitimi hayata kapsayacak şekilde dizayn etmeliyiz.

EĞİTİMİ ÖĞRETİMLE KARIŞTIRMAMAK LAZIM GELİR.

Ona haya ve edebi özendirebilirsin ama bu hasletleri ona öğretemezsin. İnsanoğluna bu zaten doğuştan bahşedilmiştir. Fakat nefsi onu bu nurdan uzaklaştırmışsa nefsi terbiye ile ona (haya ve edebe) ulaşabilirsin. Hani Yunus Emreyle ilgili TRT'de yayınlanmış Aşkın Yolculuğu diye bir dizi vardı. (Geceleri TRT diyanette hala yayınlanıyor) İşte böyle Tabduk Emre nasıl Yunusu menzile ulaştırıyor. insan evladı da böyle terbiye olabiliyor.

Arif olmak pahalıdır. Bedel ödersiniz bu devlete nail olabilmek için.

Yani hal lisanıyla insan eğitilebilinir.

Eğitim madde ve görüntüyle ilgili değildir, görünmeyende mana alemindedir.

Muhabbetullah ile kalınız.