Kelimelerin ardı ardına dizen adamın en çok kolayına gelen şey okuduğu kitaplardan haber vermekti. Lakin uzun zaman olmuştu ki baştan sona bir kitap okumamıştı. Ramazan ayında okuduğu kitap çok kıskançtı kendisinden başka kitaba el dokundurmuyordu. O günler de geldi geçti.

Kitapçıya girdi ve derdini anlatan kelimeleri telaffuz ederken gözüne iki kitap ilişti. Biri "Aşk Cephesi" ki yazarını tanımıyordu ancak kitabın ismi etkilendiği bir kelimeyi barındırıyordu. Vazgeçemedi aldı sayfalarını karıştırırken okuduğu satırlar sımsıcak geldi yüreğine.

Sonra diğer rafa kaydırdı gözlerini "Ooo... Muhammed Bozdağ yeni kitap mı yazmış?" demesiyle kitabı eline alması bir oldu: "Aşkla İmtihan" Yazarı tanıyordu önceden. Yazdığı kitaplardan birini aldığında "insan bildiği yollardan gidermiş" demişti o kitap için. Dilini ve yazılarındaki anlatım güzellini biliyordu. Kendi kültürümüzden kopmadan çağdaş konuları yorumlaması çok hoşuna giderdi. Düşün ve Başar, Ruhsal Başarı, Zihinsel Şifa, İstemenin Esrarı, Sevgi Zekası, Sonsuzluk Yolculuğu gibi diğer eserlerini okumuş ve istifade etmişti.

"Aşkla İmtihan" ismini okuyunca zaafının girdabında çırpınırken buldu kendini. Mecbur alacak ve bir solukta okuyacak ve belki de öğrencilerine tek tek tavsiye edecekti. Onlar da kitap okutturma sevdalısı olan bu sesin tavsiyesine uyacaklardı.

Okudukça aklın aşkla mücadelesini değil aşkın akılla nasıl da çekici hale geldiğini gördü. Aşkın kimyasını öğrendiğinde aşığın fiziğini hayal edecekti her okuyucu, buna emindi. "Zamansız ve yanlış aşk" başlığını okuduğunda söylenecekleri merak etmişti. Zira ortaokulda birbirine aşık olan çocukları, lisede derslerin zayıf olmasını aldırmadan sevgililerin peşinden akıp giden büyük(!) aşıkları hep görmüştü.

"Beşeri aşkın kutsallığına" inanan gençleri ikna etmenin yolunu bulabileceği paragrafları dakikalarca okudu durdu. Derin bir tecrübe ile inandığı "aşkla oynanmaz" mevzusundaki bilgileri öğrenmek istiyordu. "Flörtün feci sonunu" okumasına bile gerek yoktu, çünkü o haram ve ebedi bir utançtı.

"Kaç yaşında evlenmek gerekir?" sorusunun kesin bir cevabı olur mu yoksa belli kriterleri mi vardı merak etti. "Hayırlı bir evlilik duasını" ezberleyip günün hangi vaktinde okumak daha efdaldir bilmek istedi.

Hele hele aşık olmayı bir şekilde beceremeyip "anne bana bir kız bakıver, sen kimi uygun görürsen onunla evleneceğim" diyen sorumsuzların "aday araştırmalarını" nasıl olmalıdır, cümlelerini okuduğunda tebessüm dudaklarında mekan tutmuştu. Bu sorular evlilik konusunda yıllar önce düşündüğü ilkeleri aklına getiriyordu. Annesini hatırladı. On yıldır felçli idiydi ve yatağından kalkamazdı. Öyleyse ona kim kız arayacak, ona kim kız verecek ya da hangi kız ona varacaktı. Mazide kalan günlerde kurduğu düşünceler üzerine kurduğu evliliğinin tadını çıkarıyordu şimdi.

Hakikatte bir evliliği en güçlü olduğu an, eşler arasındaki tartışma vaktidir. Sağlamlık testi o noktada yapılır. Fakat bu çıkarsamayı kitabın sayfaları arasında bulamadı. İki gönül bir olunca samanlık seyran olur deyip romantizmini yaşayacak sonra da realizme demir attığında saman mı yiyeceksin, diye düşünmüştü her zaman...

Gençlerin nereye konacağı bilinmeyen gönüllerine kabul ettirdikleri aşklarında; maddi, kültürel, sağlık, bekaret, din, kişilik gibi konularda denklik arayabilecek miydi acaba? Kızların baskıyla küçük yaşlarda evlendirilmesi doğru olmadığı gibi kızlar da ailesinin haber ve izni olmadan evlenemezler, hükmünün altı çizilmiş çünkü bu cümleyi birkaç kez okumuştu.

Onaran bir gönül ve akıl kitabı "Aşkla İmtihan." Sağlam evlilikler, sağlıklı çocuklar ve salih bir toplum için kitap okunup mucibince amel eylemeli dediğinde satırlarına son verdi.