Atatürk'ün ölümünün 79.yıl dönümünde Atamızı saygıyla anarken sizlere bu hafta Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün doğduğu yer olan Selanik'i anlatacağım.

Türkiye'den Selanik'e gitmek için Tekirdağ'dan Malkara ve Keşan üzerinden İpsala (Türk) Kipoi (Yunan) sınır kapısından Yunanistan'a giriş yapıyoruz. Daha sonra önce Kavala şehri daha sonra Selanik yani Thessaloniki şehrine ulaşıyoruz. Thessaloniki ismi söylenenlere göre Büyük İskender'in kız kardeşinden geliyormuş. Selanik, Osmanlı zamanında İstanbul'dan sonra en büyük şehirlerden bir tanesiymiş. Zaten günümüzde de Yunanistan'ın Atina'dan sonraki ikinci büyük şehridir.

ARİSTOTELOUS MEYDANI

Selanik'te ilk olarak Selanik merkezde bir otele yerleştim. Atatürk'ün doğduğu evi ve Selanik'i gezmek için can atıyordum. Fakat otelime geçtiğimde akşam saatleri olmuştu ve öncelikle akşam yemeğini yemeliydim. Otelim şehir merkezinde olduğu için Selanik'in ana meydanlarından biri olan Aristotelous Meydanına yürüyerek gittim, Selanik çok kolay bir şehirdi. Aristotelous Meydanı da şehrin en popüler meydanıdır. Bu meydana açılan alışveriş merkezleri, kafeler, hediyelik eşya dükkanları ve bir çok mağaza bu meydanın çevresindeki caddelerde bulunmaktadır.

SELANİK MUTFAĞI

Buraya yakın bir yerde çok güzel bir dönerci buldum, Selanik mutfağı bizim Türk mutfağına yakındır öncelikle dönerimizi yiyelim derken, öğrendiğim kadarıyla yunanlıların işlettiği bir mekandı burası, yurtdışında bir şey yiyeceğim zaman sorduğum klasik soruyu garsona sordum. İçerisinde domuz yağı vs var mıdır? Garson dönerin domuzdan yapıldığını yani domuz döneri olduğunu söyledi. Tabi ki hayallerim yıkıldı. Sonrasında menüyü tekrar inceledim ve tavuk menüyü tercih edip afiyetle tavuğumu yedim. Sonrasında buradan ayrıldım, Selanik caddelerinde kayboldum.

1-2 saat alışveriş mağazaları, hediyelik eşya dükkanları ve sokak satıcıları arasında gezdikten sonra yorulduğumu fark edince biraz dinlenip soluklanmak için güzel bir kafeye girdim. Burada menüden gördüğüm Greek coffee'yi sipariş ettim sonra garson bizim bildiğimiz Türk kahvesini getirmesin mi? aslında öz ve öz bizim Türk kahvesi bu.

Tabi isim farklılığını görünce çok şaşırıyorsun. Garsona bu Turkish Coffee değil mi? Diye sorunca evet siz Türkler öyle diyorsunuz demez mi? Neyse garson güler yüzlü, sevimli bir tipti muhabbeti sohbeti çok iyi olunca daha da bir şey demedim. Fiyatları da mekana ve caddeye göre çok uygundu, yanındaki su bitince de tekrar su isteyebiliyorsunuz üstelik ekstra da değil.

Gittiğim kafe de olsun, sokakta alışveriş merkezinde olsun insanlar çok cana yakın insanlardı ve biraz sohbet edince Türkleri çok sevdiklerini fark ediyorsunuz. Bir süre sonra gecenin geç saatleri olduğunu fark edince koyuldum kalacağım otelin yoluna. Otelime döndüğümde yorgunluğunda etkisiyle hemen uyuduğumu hatırlıyorum. Sonra ki gün, Selanik sabahının ilk ışıklarıyla uyandım.

İLKOKUL KİTAPLARINDA GÖRMÜŞTÜK

Güzel bir kahvaltıdan sonra bugünkü planım, Atatürk'ün doğup büyüdüğü ev. Herkesin ilkokul kitaplarında gördüğü 2 katlı ahşap ev. Şu an gözünüzde canlandı bile. Daha önceden araştırdığım için evin, otelime yakın olduğunu biliyordum hemen bir taksiye atladım ve 15 dakika gibi kısa bir sürede İsaia sokağındaki Atatürk evine ulaştım.

Atamızın doğduğu evi görünce insan gerçekten heyecanlanıyor. Evin giriş kapısında yoğunluk vardı. Görevliler arada bir kapıyı açılıyor ve gruplar halinde insanları alıyorlardı. Neden böyle alıyorsunuz diye sorduğumda, içeride yoğunluk yaşanmaması ve güvenlik sebebiyle bilgisini verdiler. Bu arada burası ile ilgili kısa bir bilgi vermem gerekirse, burasının hemen yanında Selanik Başkonsolosluğu var hatta burası Selanik Başkonsolosluğu yerleşkesi içerisinde, buranın mülkiyeti Türkiye Cumhuriyetindedir.

Atatürk'ün doğup büyüdüğü bu ev müze olarak kullanılıyor, ve son yıllarda Türkiye burada restorasyon yaptı. Tabi değişmediyse ben gittiğim de hafta içi her gün (Pazartesi hariç) saat 10:00-17:00 arasında ücretsiz olarak burayı gezebiliyorsunuz. Yılda ortalama 50-60bin civarı insanın burayı ziyaret ettiği biliniyor. Ve sıra bana geldi ve yavaş yavaş evin bahçesine girdim, içimde heyecan mutluluk hepsi bir aradaydı.

Önce küçük bir bahçeye giriyorsunuz sonrasında merdivenlerden evin iç bölümlerine giriş yapıyorsunuz. Ev 2 katlı en altta da bodrum katı mevcut. İçeride birden fazla oda var. Odalardaki pencerelerde ışıklandırılmış resimler var, Atatürk'ün doğduğu odayı görüyorsunuz.

Zübeyde Hanım ve Ali Rıza Bey'in fotoğrafları ve Atatürk balmumu heykeli var. Atatürk'ün kişisel eşyaları sergileniyor. Genelde sadelik ön planda olduğunu görüyorsunuz gözü yormuyor evin içi.

Evin her odasını adım adım gezdikten ve inceledikten sonra tekrar bahçeye çıkıyorsunuz. Bahçe de oturma yerlerinde biraz dinlenebilirsiniz. Bahçe de misafirlerin kullanımı için sonradan yapılan lavabo ve tuvaletler mevcut. Bahçede güzel bir hava aldıktan sonra artık dışarıya çıkma vakti gelmişti. Dışarıda 2 adet hediyelik eşya dükkanı vardı, hatta birisinde( Atatürk evi giriş kapısının tam karşısında olan) dükkana gelen misafirlere taze demlenmiş Türk çayı ücretsiz ikram ediliyordu, ne de güzel oldu.

Atatürk evine karşı çayımı yudumladım. Şimdilerde hala öyle midir bilmiyorum eğer öyleyse güzel bir çay içebilirsiniz bu dükkanda. Buradan magnet almayı da ihmal etmeyin. Neyse dışarı da yapılması gereken en önemli şeylerden bir tanesi bu 2 katlı Atatürk evinin güzel fotoğraflarını çekmekti. Bol fotoğraf çektim ve sonrasında buradan ayrıldım.

SELANİK'TE KORDON BOYU

Selanik şehrinde artık kordon boyuna inmeliydim çünkü sıradaki durağım Ege denizi ve Beyaz kuleyi görmekti. Kordondan Selanik şehrine bakınca Türkiye'deki İzmir'e çok benzediğini görüyorsunuz. Hatta herkes şunu söyler aaaa aynı İzmir. Gerçekten de öyleymiş. Ege denizinin iki yakasında iki şehir iki millet ama ortak tarih.

Sahil şeridinde yürürken şehrin simgesi olan Beyaz kuleyi(Lefkos Pirgos) görüyorsunuz. Osmanlı dönemi eserlerinden olduğu söylenen bu kule, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Birçok söylenti vardır bu kule hakkında Venedikliler tarafından yapılmış fakat yıkılmış daha sonra Osmanlılar zamanında tekrar yapılmış fakat ilginç olan kulenin mimari tam olarak bilinmemektedir.

Yine bir söylentiye göre kulenin mimarı Mimar Sinan'dır. Kule Osmanlı devleti tarafından kale, kule ve bir dönem de hapishane olarak da kullanılmıştır. Daha sonra 1912 yılında Birinci Balkan Savaşından sonra Selanik Yunanlılara kalınca kule vaftiz edilmiş ve beyaza boyanmıştır fakat günümüzde kule eski rengine geri dönmüştür.

Günümüze kadar kulenin ismi yıldan yıla farklı isimlerle anılmıştır. 6 katlı olan bu kule günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. İçerisini gezme fırsatım olmadı. Ama ziyarete açıktır. Yunanistan Kültür Bakanlığına bağlı olarak bugün Selanik şehrinin simgelerinden birisidir.

Burada da bolca fotoğraf çekildikten sonra artık yavaş yavaş otelime dönme vakti gelmişti, otelime geçtim dinlendim ve otelimde bir gece daha geçirdiktan sonra Selanik şehrinden sabahın ilk ışıklarıyla ayrıldım.

Haftaya yeni şehirler farklı maceralarda görüşmek üzere.

Her türlü görüş ve önerileriniz için;

E-posta; [email protected]

Sosyal medya takip;

www.instagram.com/yoldaki_gezgin/