Şu ayet, üzerine üşüştüğümüz dünyanın gerçek çehresini bize göstermektedir. Ne yazık ki bile bile bu kapana takılıp kalıyoruz. Önce ayetin mealini okuyalım. Sonra da ayetin anlattıklarını anlamaya çalışalım:

'Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki bitirdiği bitki, çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise, çetin bir azap ve Allah'ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metasından başka bir şey değildir.' (Hadid suresi, 20. ayet).

DÜNYAYA ÇULLANMA

Dünyayı yaratan ve şekillendiren sonra da bizi onun üzerinde sınamak isteyen Allah Teala'dır. Sınama çeşidini, zaman ve şartlarını da belirleyen sadece O'dur.

Dünyayı ahiret kazancına sebep olarak kullanamayanlar, dünya yüzünden kesinlikle azap göreceklerdir. Nitekim onu ahiret kazancına sebep yapanlar da ebedi bir cennet nimetinin vesilesine dönüştürürler dünyayı.

Dünya nimetlerinin üzerine çullanan Müslüman, başka bir göstergeye gerek bırakmayacak bir işaret üzerinde bulunmaktadır. Siyasi, ekonomik ve sosyal menfaatler üzerindeki hırs bu çullanmanın göstergesidir.

Aslı helal olan ama elde ediliş tarzı helal olmayan imkanlar ya da abartılan mübahlar bu yola kayışı gösterir. Üç günlük dünyayı ebedileştirme sonucuna götüren bir anlayış, ebedi saadet arayan bir insan için çelişki olacaktır elbette.

Bilhassa haram sınırlarının zorlanması, mü'minlerin mü'min olmayanlar gibi iş yapması, kazanç elde etmesi, birbirlerinin hukukunu çiğnemesi dünyaya çullanmadır.

Tekasür suresinin defalarca okunup üzerinde tefekkür edilmesine bu dönemde ne kadar da muhtacız! Ölüm bile ürkütmüyor artık. Nasıl ürkütsün ki mezarlıklar bile yapılaşmadan, içine düştüğümüz bina yarışından nasibini almış durumdadır.

Allah Teala'nın bize, oyun ve eğlence olarak tanıttığı dünya, gaye ve hedef halini almıştır. Tek hakikati dillendirmek için gönderilmiş bulunan sevgili Peygamber aleyhisselam efendimiz ise, yegane hakikati kulaklarımıza haykırıyor.

İnsan, esefle geçmişine yanacağı gün gelmeden onu dinlemeli, şeytanı itmelidir:

'Vallahi sizin için fakirlikten korkmuyorum ama dünyanın size açılmasından endişeliyim. Sizden öncekilere açıldığı gibi; onların dünya üzerinden yarıştığı gibi sizin de yarışmanızdan ve onları dünyanın helak ettiği gibi sizi de helak etmesinden çekiniyorum. (Buhari, Müslim)'.

İmam Müslim Sahih'inde, Peygamber aleyhisselamın bizim adımıza çekindiği hususu da beyan eden bir hadis rivayet etmektedir:

'Dünya tatlıdır, yeşildir. Allah size onu verecek ve ne yapacağınıza bakacaktır. Dünyaya ve kadınlara dikkat edin.' (Rikak) Şüphesiz Peygamber aleyhisselam efendimiz, kadınlara dikkat etmeyi tembihlerken onları göz hapsinde tutmamızı emretmemektedir. Kadınlarla ilgili ortama dikkat etmemizi ve bu dikkatin bir hayat anlayışı, yaşam tarzı olarak dikkatimizden kaçmamasını öğütlemektedir.

UYGULAMA

Tarihi menkıbelerin bize aktarılan sahnelerinde olduğu gibi, dağ başına çekilme ya da insanlardan kopup içine kapanma tarzında bir hayatın bizden beklenmediğini iyi bilmeliyiz.

Dünyanın fırtınasına kapılmamak, dünyadan kaçmakla değil ona esarete karşı uyanık bulunmak ve Allah'ın dinini yaşamakla mümkündür. Bize fakirliği teşvik eden bir dinimiz yoktur.

Meydanları Allah'ın düşmanlarına terk etmekle emredilmiş değiliz. Acziyetimizi itiraf edip bir kenara çekilerek imtihan kazanamayız.