Okulların kapanmasına az bir süre kala sınıflar boşaldı. Öğretmenlerde ayrı bir telaş. Öğrencilerde farklı bir koşuşturma. Hele de üniversite sınavına girecekler için son çırpınışlar. Ama hepsinden daha önemli tüm ülkeyi sarıp sarmalayan bir seçim. Herkesin dillendirdiği bir hakikat ki; bu seçim her şeyden çok önemli. Meydanlar, ekranlar çalkalanıyor. Herkes kararını vermiştir ancak kararsızları biraz düşünmek lazım. Planlar projeler bunun üzerine. Haklı haksız, doğru yanlış birçok cümleler… Okulda bu endişelerden uzak, bambaşka mevzulardan konuştuk. Vedalaşan insanlar gibiydik. Son sözlerimizi söylemek, vasiyetlerimizi aktarmak durumundaydık sanki. Biliyorum, yanıma gelecekler ve “Hakkınızı helal edin Hocam!” diye helallik dileyecekler. Ben de avucumun içine düşmüş bu günahkarları biraz daha endişelendirmek adına lafı uzatacağım da uzatacağım. Sonunda “verdiğimiz nasihatleri, öğrettiğimiz güzellikleri hayatınız için anlamlı kılar ve tatbik ederseniz, eh hakkımızı helal ederiz” der bırakırım. Bizleri unutmamasını ve sıkça ziyarete gelmesini isterim mezun öğrencilerimden. Sınıflarda, herhangi bir derste söyleyeceğim sözleri tasarlamadan konuşuyorum. “Çocuklar kendinizi keşfedin, kendi Amerika’nızı bir kez daha keşfedin. Uçsuz bucaksız denizlerde veya çöllerde gezmek yerine kendi uzağınıza gidiniz ya da derininize ininiz. Hayat amacınız nedir? Allah sizi hangi işi işleyesiniz diye yaratmış, bunu anlamaya çalışın. Büyük bir sorudur bu? Neden yaratıldın? Cevap basittir. Manasını bildiğiniz bir ayetten kopya çekebilirsiniz. “Ben sizi, bana kulluk edesiniz diye yarattım.” Ancak benim kastettiğim bir tık aşağısı. Rabbimiz sizi ne tür bir iş için yarattı? Bunu derken aklıma her zaman bizim Suriyelilerin Ensarı olan Said kardeş aklıma gelir. O işçi haliyle sayısını bilemediğim kadar aileye yardım ediyor. Ev buluyor, tüp alıyor yakacak temin ediyor. Ona dedim ki “Abi sen neredeydin, ben seni İnegöl’de daha önce hiç görmedim bunca yıldır?” İnsana verilmiş özellikler onları kullansın ve özel olarak da yaratılış gayesini yani kulluğunun yönünü biçimini görsün, bilsin. Biliyoruz ki Allah’ın Esmaü’l- Hüsna’sından biri bizi daha çok etkiler. O ismi arayıp bulmak, onu bolca zikredip kişiliğimizi pekiştirirsek kazançlı oluruz. Mutlu ve bahtiyar oluruz. Hitabeti güçlü olanlar, hızlı koşanlar, kas kuvveti olanlar vb. daha farklı özellikler bizi bir yere götürür. “Vermek istemeseydi, istemek vermezdi” kuralınca ruhumuza kodlanmış o yetenekler bize bir nimet olarak verilmiş ve biz de onu kullanarak hem kendimizin hakikatini keşfedeceğiz hem de topluma büyük bir fayda katmış olacağız. İsteklerimiz konusunda da çok kafa yormalıyız, nefret ettiklerimiz konusunda olduğu gibi. Neden onu istiyorum veya niçin bundan nefret ediyorum sorularının cevabı bizi karanlık mağaramızda uzun bir yolculuğa çıkarabilir. Ve biz bir keşşaf olarak kim bilir hangi sahillere ulaşırız. Teknik ifade ile, matematik zeka, sosyal zeka, sözel zeka falan diyorlar ya işte onları buluruz. Ancak bulmak yetmez, yeteneklerimizi etkili kullanırsak etkin biri de oluruz. Tüm bu sözlerimiz fıtrat ülkesinde küçük bir gezinti. Aya ayak basan insan kendi ruhunun toprağına yabancı olursa kapaklanır. Şimdi seçim gümlerindeyiz ya… Seçerken, tercih ederken, isterken, beğenirken, bu olsun derken hep bir soruyla muhatabız zihnimizin arka planında? Niçin? Yeteneklerinizin en büyük destekçisi o yetenekleri ikram eden Rabbimizdir. O ikram etmişse büyük bir nimettir. Her nimet bir külfettir aynı zamanda. Nimetin hakkını vermek dileğiyle…