Tüm yazdıkları silinmişti ekrandan. Düşünce ürünü bir yazısının bittikten sonra kaybolmasına çok sinir olmuştu. Her gün rahatlıkla yazdığı bir yazı gibi bir yazıydı halbuki. Bir daha yazmak mı ağrına gidiyordu yoksa yazdıklarının önemli oluşu muydu onu sinirlendiren.

"Neyse" dedikten sonra hatırlamaya başladık silinmiş fikirlerini. Nasıl yazıyordu, nereden başlıyordu yazmaya? Bunu düşündü öncelikle, sonra çorap söküğü gibi fikirler gelmeye başlardı.

"Evet, evet" dedi. Noel takkesi giymiş başörtülü bir kız görmüştü tv ekranlarında. Ona çok kızmıştı. Ardından zihninin orta yerinde istavroz çıkardıktan sonra tekbir getirip namaza duran gençlerin hayali canlandı.

Acaba bir gün bunları da görür müydü? İstavroz; Hıristiyanlara has bir haç çıkarma işareti idi. Tekbir getirmek (Allahü ekber demek) ise Müslümanlara has durum. Ne olacak olamaz mı yani, canı öyle istiyorsa vatandaşın, öyle oluversin. Tatlı canını üzmenin bir anlamı yok değil mi?

Her istediğini yiyebilen, her istediğine ulaşabilen, arzularından bir gram taviz vermeyen modern çağın özgür vatandaşı, çağın gafil Müslümanı canının istediğini yapıversin, ne olacak sanki. Hem küstürmemek de lazım çocukları değil mi?"

İşte bu tür cümleler yazmıştı silinen yazısında. Ancak o ifadelerin birkaç örnekle bırakmaz mutlaka bir kurala bağlardı.

"Hak ile batılı karıştırdığında ortaya ne çıkar?" diye sormuştu kendine. Ortaya karışık bir "batıl" çıkar. Zira Hak o kadar temizdir ki batılı ortak kabul etmez. Bir hadis-i şerifte riyakar (başkalarına gösteriş için ibadet eden) adamı Allah, huzuruna çağırır ve "Benimle birlikte kime ibadet ettiysen git ondan iste sevabını!" der. Ahiret gününden sevap verecek, yardımcı olacak Rabbimizden başkası yoktur.

Bu bilgilerin ışığında düşündüklerini yazmıştı silinen yazısında.

"Dinini ciddiye almayanların, yaptıkları bu yanlışlar elbette ki her Müslüman için genelleştirilemez. Ancak bir mecliste halimizi, yani günümüzün Müslüman genç kızını konuşurken akla gelecek kötü örnek olarak dillere dolanacaktır başörtüsü üzerine Noel takkesi takıp televizyondaki eğlencelere katılan zavallıyı.

Yılbaşı kutlamaları esnasından felekten bir gün geçirmek için gitmişti o eğlence merkezine genç kız. Çılgınca eğleniyor, şarkılar söylüyor, türküler çığırıyor, alkış tutuyordu dini duyarlılıktan uzakta."

Bunları da düşünmüştü silinen yazısında. Kendi arzu ve isteklerini çok kıymetli görenler, onun dışındaki her şeyin "olabilir" deyip karmakarışık bir hale sokan ilkesiz, bilinçsiz zihniyete ne demeli bilmiyorum.

Tüm bu yazılanlar büyük bir "ayrışma" diye yaftalayanlar olacak mı acaba? Hem taşı gediğine koymak hem de her şeyi "aslı" üzerinden okumak dururken keyfimize göre saçma sapan uygulamalara başvurmak neden?

Ülkemizin birlik beraberliğe muhtaç olduğu bu günlerde bir "ayırımcılık" yapmak aklımızın kıyısından geçmez. Milletimiz, kültürel renkliliğiyle birlik ve beraberlik içinde yaşamayı başarmış ve yine de başaracaktır. Lakin bu ortamda sapla samanı karıştırmak isteyenleri de pirinçten taşı ayıklama titizliğiyle ayıklamalıyız.

Fark ettiğimiz problemleri işaret edip dikkat çekmeliyiz ki bir daha olmasın. Olmasın deyip örnek veriyorsun o da sana reklam olarak geri dönüyor. Ardından da reklamın iyisi kötüsü olmaz deniyor.

Silinmiş yazıdan akılda kalanların altını çizip bitirmek istedi. Noel takkeli başörtülü kızımızı ve erkek arkadaşının omuzları üzerinde konsere katılan kızımızı görünce Müslümanlar bu hale mi geldi diye şaşırıyoruz.