Geçen gün bir yerde otururken 14 yaşlarında garsonluk yapan genç dekikanlı ile masada oturan amcaların konuşmalarına kulak misafiri oldum. Amca garson delikanlı ile sohbete başladı ve nerelisin, hangi okuldasın, kaçıcı sınıftasın?...
Delikanlı başladı anlatmaya. Konuşmaya da bayağı hevesli gözüküyordu ve iştahla anlatmaya devam etti. Hem okuluna devam ettiğini hem de boş zamanlarında çalışarak para kazandığını anlatıyordu. Bu esnada amca söze tekrar girdi. “Bunlarda neki ben senin gibi iken ayağımda ayakkabım yoktu, ne zorluklarla okula gittim ben. Senin gibi imkanlarım olsaydı neler neler yapardım”…… gibi cümlelerle sözlerine devam etti.
Tüm bunları dinlerken birden kendi anılarıma gittim bir an. Özellikle çocukluk dönemlerinde bir şeyler başardığımızda ara sırada olsa büyüklerimizden duyduğumuz cümlelere benziyordu.
Bir şeyleri başarmanın hazzı ile dolu olduğumuzda bu coşkumuzu birileri ile paylaşmak isteriz ve o kişilerden takdir, hayranlık ve övgü bekleriz. Bu da gayet sağlıklı bir şeydir. Ancak karşı taraf kendi eksikliklerinden dolayı bizdeki bu coşkuyu kaldıramaz ve daha biz cümlelerimizi bitirmeden söze karışır ve “tabi yapacaksın neyin eksik, bu kadar dershane, özel ders ve kurstan sonra dedemde başarır, elin çocukları bu imkânlara sahip olmadan daha iyisini başarıyor” gibi cümleler kurarak bizdeki duygusal coşkuyu bir anda bitirir. Daha sonra da kendi dönemini anlatmaya ne zorluklar çektiğini, eğer imkânı olsaydı daha neler başaracağını anlatmaya devam eder.
Aslında böyle bir durumda kişi kendi yetersizliğini değil, bu yetersizliklere rağmen neleri başardığını anlatmaya çalışır ve asıl başarılı sen değilsin, bir başarılı varsa o da benim, takdire ihtiyacı olan benim, mesajını vermektedir.
Bu durum ara sıra aile ilişkilerinde de görülebilmekte ve evliliklere ciddi zararlar verebilmektedir. Örneğin; eve yorgun bir vaziyette geldik. Eşimiz bulaşık yıkadığını, çamaşır yıkadığını ve yemek yaptığını ve çok yorulduğunu anlatmaya başladı. Eğer bizim onaylanmaya , taktir edilmeye ihtiyacımız varsa vereceğimiz tepki, “ne yorulması ya, çamaşırı makine yıkadı, bulaşıkları makine yıkadı, evi makine ile süpürüyorsun sanki bunları elinde yapmış gibisin, anam bunların hepsini elinde yapardı, şimdi siz iş yaptığınızı zannediyonuz….” gibi cümlelerledir ve eşimizin duygusal coşkusunu bir anda aşağıya çekebiliriz.
Her insanın hayatı boyunca fark edilme, onaylanma ve takdir görme gibi birtakım ihtiyaçları vardır. İlk çocukluk dönemlerinde başlayan ve ölüme kadar devam eden bu ihtiyaç yerinde ve yeterince karşılanmadığında kişi bu ihtiyacını karşılayabilme adına bazen toplumun onaylayacağı etkinliklere, bazen de toplum tarafından onaylanmayan hem bu kendisine hem de çevresine zarar veren uğraşlara ve davranışlara yönelebilir.
Hem bize hem de çevremize zarar veren bu olumsuz durumun farkına varmamız değişimin ilk adımı olacaktır. Önceleri olaylar olup bittikten sonra farkına varabildiğimiz durum giderek olay anına doğru yaklaşacak ve en sonunda da daha olay başlamadan zihnimiz bunu fark ederek engelleyecek ve müthiş bir değişimi başarmış olacağız.
Soru ve önerileriniz için mail atabilir, mesaj yazabilir veya arayabilirsiniz.
pdrharun@hotmail
0505 323 53 38