BİR DELİNİN MAL VARLIĞI

1-Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen, bir kare, iki altıgen. (Hepsini sana sakladım)

2-Gökyüzünde biraz bulut,sayısız yıldız. (En cok ta sana ayırdığımı seviyorum o yıldızlardan)

3-Bitlis?te beş minare ( beş minare bir camide,beş vakitte bir oldu bende)

4-Göz yaşlarım ve kahkahalarım eşliğinde söylediğim türkülerim. (Hepsi senden bahsediyor.)

5-Üç fay hattı. (Biri Marmara depreminde kırıldı. Biri de sen gidince. Diğeri hala sağlam.)

6-Bir çarşambam, iki perşembem, üç cumam var. ( Seni tebessüm ederken gördüğüm günler bunlar)

7-Dünyada mekan, Ahirette iman. (Şimdi öğrendim ki umut ve inanç her yerde lazımmış)

10-Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht ( O tahtta seni göremediğim için bu haldeyim sevdiğim)

8-Bir adet ağaç gölgesi (Mezarıma da gölge olsun bu ağaç. Hala o ağacın gölgesindesin)

9-Üç kuş kanadı sesi ( Sevdiğimin penceresine konduklarını gördüğümde benim oldular)

10-Bi sürü kedi köpek,kuş ve böcek ( İnsanlar anlamazken halimden onlar bana kulak verdiler)

11-Camına yaslanıp seyrettiğim gelinlik ve damatlık ( Bizim için beğenmiştim)

12-Her aksam karıştırıp hatıralarımı aradığım çöp bidonu ( Senin sokağının çöp bidonu)

13-Çalıp çalıp kaçtığım apartman zili (uğruna deli olduğum kız orda oturuyor,kimse bilmiyor)

188 ÜLKENİN MİLLİ MARŞINI EZBERE BİLEN ADAM

Alman ZDF Televizyonun da Bahse Var mısın adlı bir yarışma programı vardır.Bu programa yarışmak üzere bir İsviçre vatandaşı başvurur. Yarışmacı 188 ülkenin Milli Marşını notasıyla birlikte söyleye bileceğini iddia etmektedir. Yarışma isteği kabul edilir.

Yarışma günü Jürinin rast gele seçtiği beş ülkenin Milli Marşının okunması kararlaştırılır. Milli Marşları okunacak ülkeler sırayla Çin, Mısır, Tayland, Bosna Hersek ve Türkiye?dir. Michael Sauser isimli yarışmacı, ilk dört ülkenin Milli Marşını başarıyla okuyunca jüri yeterli bularak yarışmayı kazandığını,son marşın okunmasına gerek kalmadığını ilan eder.

Ancak yarışmacı itiraz eder: Hayır madem ki Türk Bayrağını da seçtiniz ve buraya koydunuz, milli marşlarını okumamak, bu bayrağın sahibi olan millete saygısızlık olur. Türk Milli Marşını da söylemek istiyorum der.

Bunun üzerine jüri ve yapımcı kabul etmek zorunda kalır. Orkestra milli marşımızı çalmak için hazırlanır. Yarışmacı ilk dört marşı oturarak dinleyen seyirciyi ayağa davet eder ve der ki: Türk Milli Marşı ayakta dinlenir, salondakilerin ayağa kalkmasını rica ediyorum Ve Michael Sauser o güzel aksanıyla Türk Milli Marşını muhteşem şekilde icra eder.

(Bayrağımız ve Milli marşımız konusunda gafil olanlara?.)

SIRA DIŞI İNSANLARI NASIL TANIRSINIZ?

1-Sıra dışı bir öğrenciyi sınıfta nasıl teşhis edebilirsiniz?
Öğretmen tahtayı silerken, o da defterini siler...

2-Sıra dışı bir insanı cenazede nasıl teşhis edebilirsiniz?
Cenaze sahiplerine sadece o hediye getirmiştir...

3- Sıra dışı insanlar nasıl nüfus planlaması yaparlar?
Leylekleri taşlayarak...

4-Sıra dışı insanlar duş yaptıktan sonra ne yaparlar?
Islak elbiselerini çıkarırlar.

5-Sıra dışı insanlar bilgisayar başında niçin ağızlarını kapatırlar?
Virüs bulaşmasın diye

Yukarıda saydıklarımız işin şakası. Sıra dışı mısınız bilmiyorum ama, ben sıra dışı olmayı seviyorum. Sıra dışı insanlara hayran olurum. Onların söz ve davranışlarından çok etkilenirim. Sıra dışı olmak iyidir. Varsın birileri sıra dışı olmaya delilik desin.

Herkes yeryüzüne bakarken sen gökyüzüne bak Can. Herkes hayattan bahsederken sen ölümü hatırlat. Herkes oflayıp puflarken sen haline şükret Can. Onca kötülüğe rağmen sen yine de iyilik yap. Kendini akıllı zannedenler içinde deli olmak iyidir Can Sen deliliğe vur ve iyilik savaşçısı olmaya devam et olur mu?

BİR JAPONUN TÜRKİYE İZLENİMLERİ

Bir Japon, İstanbul?da geçirdiği bir haftanın sonunda fikri sorulduğunda şunları söyler:

?Türklerdin evine gittiğinizde, tanımasalar da buyur ediyorlar. Siz oturmadan kimse oturmuyor. Siz sofraya geçmeden kimse geçmiyor. En iyi yere sizi oturtuyorlar. Siz yemeğe başlamadan kimse başlamıyor. Siz kalkmadan kimse, evin çocugu bile sofradan kalkmıyor. Çay, kahve, meyve, ikram bitmiyor. Herkes sizi rahat ettirmek için uğraşıyor. Yorgunluktan ölseler bile siz kalkmadan kimse gidip yatmıyor. Gitmeye yeltendiğinizde bu kez bırakmıyorlar. Yataklarını veriyorlar, kendileri kanepede, koltukta yatıyor.

Sonra evden çıkıyorsunuz ayni adamlar 180 derece değişiveriyorlar. Yolda herkes arabasını üstünüze sürüyor. Arabanın burnunu çıkarmazsanız kimse yol vermiyor. Kornalar, küfürler. Şerit değiştirmek bile mümkün değil. Yayaysanız ışık olmayan bir geçitten mümkünü yok geçemezsiniz.

Evde öyle, arabada, yolda böyle. Nasıl oluyor, anlamadım? Bu işi çözemedim gitti.?