Öğretmen Gelişim Grubunun davetlisi olarak katıldığı toplantıda konuşulanları dikkatlice dinledi mesleğine kendini adamış adam. Yüreğinde eğitim adına parlak alevlerle kavrulan eğitim fedaileri öylesine muhabbet ederken fikir dünyalarında biçimlenen ve ismi zikredilen grubu kurmak istemişlerdi. Gönderilen yüzlerce mesaja muhatap olanların az bir kısmı icabet etmişti.

İşte böyle bir bu ortamda konuşulan her cümle katılımcı öğretmenlerin gayretleri çerçevesinde hayat buluyordu. Kürsünün önündeki hatibin dilinden dökülen kelimelerin her biri tecrübeli öğretmenin beyninde şimşekler çaktırıyordu. Lakin her cümlede bir şeylerin eksik olduğunu fark ediyordu mesleğine adanmış adam. Bazı boşluklar dolmuyordu bir türlü.

Gelişime katkı sunacak öğretmenlerin idrak etmesi gereken ince bir nokta olduğunu gerçekten hissediyordu. "Usta uydurandır" diye bir ifade hakkında açıklamalarda bulundu. Öğretmen ustadır, usta olmalıdır ya da. Her öğrenciye uygun söz söyleyecek, her olay ve durum karşısında en doğru tutumu denk düşürecek kadar maharetli olmalı. Hem kuralları bilecek hem de rutine bağlamayacak. Ustanın da ustaları olmalıdır ki onlardan yaşayarak öğrenmeli bazı şeyleri.

"İlim, ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir" diyen söz ustası Yunus Emre'yi düşündü. Kendini bilecek bir öğretmen olmalı diyordu. Kendini bilmek bazen "haddini bilmektir" bazen de "yeteneklerini bilmektir". Kimi zaman öğretmen olarak "gücünü, kudretini bilmektir" kendini bilmek.

"Nefsini bilen, Rabbini bilir" diye zikredilmiş mübarek sözü de düşündü bir ara. Öğretmen, öğretirken "oku" emrini veren kainatın öğretmeni, insanın mürebbiyesi olan Allah'tan uzağa düşmemeliydi. Başını başa bağlamalıdır bu toprakların, bu kültürün öğretmeni. "Her bilenin üstünde bir bilen vardır" düsturuyla yetişmeli ve gelişmelidir öğretmen.

İnsan-ı kamil olma gayretinde olmalıdır öğretmen. Tekamüle ermemiş bir öğretmen "yarım hoca dinden; yarım doktor candan eder" tuzağına takılabilir. Kaş yapayım derken göz çıkaran öğretmenler geleceğimizi gözden çıkarır.

Evet, tasavvuf kültürümüzün bir kavramı olan insan-ı kamil ifadesi o kültür havzasında yetişmemiş insanların zihninde pek yer etmeyeceğini algılayabiliyordu tecrübeli muallim. Fakat o kavrama benzemek için yaklaşıldığında bile faydalı olacağını biliyordu.

Kelimelere dökülmese de anlam kendini çağırıyor. Kendi kişisel bütünlüğünü sağlamış, yaptığını en güzel biçimde yapan birinden bahsediyoruz. Karşısındaki genç yürekleri, körpe dimağları "ne"ye çağırdığını bilen biri olmalı. Öğrencisine "iki cihanın ufkunu işaret edemeyen" bir öğretmen ancak burnunun önünü görüyordur, diye düşünmedi değil.

Ufuk sahibi olmayan, ideali hedeflemeyen ve böyle bir düşünce potansiyeline sahip olmayan ya da bu potansiyeli ortaya çıkarmayan öğretmenler, gelişimin önündeki büyük engellerden biridir. Öğretmen uzun soluklu bir yolculuğa çıkmıştır. Yoldan geri kalmamalı, yoldan çıkmamalı, yoldan geri dönmemelidir. Büyük ustaları bilen ve örnek alan bir kahraman olmak zorundadırlar.

Düşünceleri adım adım genişliyordu konuşmalar uzadıkça. Süreç odaklı bir eğitimi önemsemeli diyordu. Sonuç odaklı eğitim, sığlık barındırıyordu bağrında. "Başarı" kelimesine kin beslediğini hissetti. Artık sürekli öğrenmeli ve öğretmeli öğretmenler.

Gelişim, zorlar adamı. Değişimin ardında gizlenen gelişim, çorak gönülleri yeşertir lakin kısa zamanların meşguliyeti de değildir. Tohumun toprağı yarıp göğe doğru yükselirken fırtınalara karşı direnmesi gibi direniş gösterecektir öğretmen. İçindeki karabaşlı yılan gibi kıvrım kıvrım olup yapışmış tembelliğe karşı direnecektir. Doğan güneşin insanın içini ve dışını ısıtan ışınları gibi olacaktır tebessümü.

İnsan-ı kamil olma yolculuğunu unutmayacaktır. Zira gaflet ve delalet ardı sıra onu takip edecektir ki gevşeklik göstersin de kuşatıversin tüm bedenini. Amaçsız yeteneklerin bir anlamı yoktur, heybe boş olduğunda yolda olmak da anlamsızlaştırır.

Sınıflara değil gönülleri fethedecektir öğretmen. Tatil kelimesini lügatinden silecek ve her daim farklı boyutlarda eğitime devam edecektir.