Sevgili eşim ve kıymetli oğlum ile birilikte bir payitaht gezisine çıktık, yazdan kalma günlerini bizden esirgemeyen yarı yıl tatilinde. Gemlik'ten yola çıktığımızda sabahın erken saatleriydi. Kara bulutlar örtüsünü yaymıştı mavi yatağın üzerine. Zira bir gezi olacaksa güneş de size eşlik etmeliydi. Korktuk lakin kararlıydık.
Feribotta denizi seyretmekten, martıları izlemekten kendimizi alamadık. Bir de zamanı ve mekanı dondurmak diye isimlendirdiğimiz fotoğraf çekme işini icra ettik ki bu hal tüm gezi boyunca devam edecekti.Fotoğraf çekmek demek, o güzellikleri sevdiklerimizle paylaşmaktır bir zaman sonra. Mekanı yanımızda götüremeyeceğimize göre resmini taşıyabilirdik.
Aslında, oğlumuzun performans ödevini yapıyorduk. İstanbul'u tanıtan bir çalışma yapması lazımdı. Biz de canlı olarak görsün, sınıfta anlatırken en güzel biçimde anlatsın diye adım adım gezdik ayaklarımızın altına gelen tüm İstanbul'u.
"Babamın canlı hocalarını, annemin vefat etmiş hocalarını ziyaret ettik" diye oğlumun özetlediği İstanbul seyahati çok bereketli geçti. Gezi mantığımızı, gezme felsefemizi de ortaya koyan bir tavırdı bizimkisi. Üsküdar'da Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri, Eyüp Mezarlığında Mahmut Esad Coşan Hoca Efendinin kabrini, Süleymaniye Camii haziresinde Mehmet Zahit Koktu Hoca Efendinin kabrini ziyaret ettik. Maneviyatı hissettiren adımlarımızın ardında kim bilir hangi güzellikleri saklıydı?
İnegöl'de güzel hizmetler yapmış olan Şahin Aktaş Hocamızın olgunluğunu yeşerttiği, Fatih Sultan Mehmet Köprülü manzarası olan evinde bir iki bardak çay içerken deruni konulara kanat açtık. O bana yazdığı yazıyı okuturken ben de kendisine öğrencilerimin yazdığı yazıları okutmuştum. Üsküdar'dan Eyüp Semtine geçtiğimizde akşam namazı geçmek üzereydi. Akşamı ve yatsı namazları Eyüb'ül Ensari Hazretlerinin hürmetine yapılmış camiinde eda ettik oğlumla yan yana.
İçimde geçen "Kim bilir bu camii de, şu an kaç tane Allah dostu vardır" cümlesi oldu. Ancak kimse bana "seninle birlikte şu kadarız" demedi. Malum bir hikaye vardır: "Ulu Cami'de biri böyle düşünmüş, acaba kaç veli vardır, diye. Yanında oturan zat, bu safta seninle birlikte beş kişiyiz, demiş. Bazen kişi Allah dostu olur da kendisi bile bilmez" derler.
Kız kulesi karşısında martılara simit atarken aklıma yine bu fikir düştü. Simit parçasını parmaklarımın arasında tuttum ve kolumu uzattım martlılara doğru. Daha suya düşmeden kapılan simit parçalarını görmüştüm. Ama hiçbir martı gelip almadı elimden simidi. Eğer, Allah aşığı olsaydım belki alırlar, beni emin biri kabul ederler.
Simitçi, elinden almaz martılar deyince, bu önyargıyı kabul etmek zorunda kaldım. Yine de elimde simit parçasıyla öylece bekledim, bekledim.
"İbrahim Hocanın İnegöl'den bir vefalı öğrencisi Ahmet Bey çıktı" cümlesi hocamın değerli eşinin dilinden, eşime emanet bir cümleydi. İbrahim Hocam benim vefa damarımdır. Vefa duygusunu en çok onunla hissederim. Zira her gittiğimde İstanbul'a uğramasam olmaz. Bazen tek başıma bazen de on, on beş öğrencimle. Zira öğrencilik yıllarımda ruhumuza çaktığı çivilerin haddi hesabı yoktur kendisinin. Biz de şu günler de yirmi yıllık öğretmeniz. Vefakar öğrencilerimden çok memnunum şahsen.
Hava çok güzeldi. Güneş ışınlarının nazik nazik bedenimizi okşadığı zamanlardı. Fatih Camii ziyareti. İstanbul'un fatihi. Türbesine kısa bir ziyaret. Civarındaki kabirlerde yatanlara bol bol Fatihalar.. Sahn-ı Seman medresesi ile cami arasında kalan avluda kızıla boyalı dört parke taşı başında gözlerim buğulu... Birkaç inci tanesi... "Baba ne oldu?" sorusuna bile cevap veremiyorum. Şehit Metin Yüksel'in düştüğü yer. Duvarlarda yazılmış "Yolun yolumuzdur Ey Şehit Metin Yüksel" Tanıyorum onu. Yaptıklarını biliyorum ve bir namaz çıkışı kimler tarafından haince başına sıkılmış kurşunlarla şehit düştüğünü de biliyorum. Tüm İslami düşünceye sahip gençlerin şahitlik ettiği bir şehittir o. "Çek oğlum buranın resmini çek" diyebiliyorum kesik kesik.
Fatih camii, hocamın mücadele dolu yıllarının geçtiği mekanlardı. Onunla yıllar önce anlaştığımız zamanda buluşup maceralarını dinlediğimiz maneviyat yüklü bir semt.
Şimdilik Fatih Camii civarındaki çay ocaklarında bir iki bardak çay içip dinlenelim. Sanırım gezeceğimiz daha çok yer var.
.