Çocuklar anne babalarına aynı masalı elli kez okuturlarmış. Bunun sebebi dünyanın tutarlı, güvenilir bir yer olup olmadığını görmek istemeleriymiş. Her defasında anne babalarının anlattığı masalın değişip değişmediğini, ortada bir yalan olup olmadığını görmek için defalarca aynı masalı anlattırırlarmış anne babalarına.

Peki çocuklarımızın sevdiği defalarca dinlemekten bıkmadığı, zamanında bizlerin de çok okuduğu masallar neden varlar? Şimdi gözlerinizi kapatın ve bambaşka bir dünyada olduğunuzu hayal edin. Hani Alice Harikalar Diyarındaki küçük kız var ya başka başka diyarlara geçiş yapan... İşte onun gibi düşünün ve diyar diyar gezin. Zihniniz mutlaka sizi kötü olaylarla da karşılaştıracaktır. Ama hatırlayın; o masalda güzellikler de var. Ya da Bremen Mızıkacıları. Kendilerini sevmeyen köy halkı tarafından toplanıp birlik olup kendi düzenlerini kuran canlıları anlatan masaldan bahsediyorum.

Farkında mısınız çocuklarımıza anlattığımız masallarımız nasıl da umut dolu. Nasıl olumlu mesajlar veriyorlar.İşte hepimizin küçüklüğü böylesine umut dolu başlıyor. Bakmayın doğduğumuz anda ağladığımıza. Belki o zamanlarda farkında değildik ama ağlamamızın sebebi akciğerlerimize oksijen gitmesi. Yani yine yaşama isteği. Düşünsenize daha minnacıkken bile hayata tutunabilmenin mücadelesini veriyoruz.

Peki sonra ne oluyor? Hani yazımın başında paylaştığım o masumluk gidiyor yalanlar dolanlar giriveriyor insanların hayatına. Biz büyükler buna hayat mücadelesi diyoruz. Bazı beyaz yalanların var olması gerektiğine inanıyoruz, inandırılıyoruz. Belki de çoğumuzun içini para hırsı kaplıyor. Ama nedense buna da hayat mücadelesi diyoruz. Üstelik bu " Beyaz Yalanlar" ı öylesine masum buluyoruz ki çocuklarımıza bile söyleyebiliyoruz. Bizi kızdırdılar mı tepkilerimiz aşağı yukarı aynı oluyor: "Bak şimdi polis amca gelecek!" ya da "Yukarıdaki hemşire ablaya söylerim sana iğne yapar." Ve çocuk ömrü boyunca polislere güven duyamıyor, hemşire ablalardan ve iğnelerden korkuyor. Oysaki karşımıza alıp çocuklarımızı hatalarını söylesek örneklerle açıklasak neler olur acaba? Gerçekten hiç denediniz mi?

Bu yazıyı okuyan birçok ebeveynin masallardan uzak, hayal dünyasından uzak bir yaşam sürdüğüne eminim. Kendimden biliyorum iş hayatıydı, hayat mücadelesiydi derken bir de hayal kurmaya zaman mı ayıracağız? Peki çocuklarımızın hayal dünyasına girmesine ne kadar vesile oluyoruz? Kaçımız gece çocuğumuzu yatırırken ona masal okuyor her gece? Okumayanlar ama bu yazıyı okuduktan sonra mutlaka okuyacağım diyenler için birkaç öneri sizlere. Masal kitaplarının içeriğine mutlaka hakim olun. Evet çocuğunuzun hayal dünyasına faydalı, onu geliştiren, hayata hazırlayan kitaplar mutlaka var. Ama bu kitapların yanında şiddet içerikli çocuğu olumsuz etkileyebilen kitaplar da mevcut piyasada. Kitabı aldınız, çocuğunuzun uyku saati de geldi hemen yanı başında okumaya başlayın kitabı. Aynı ses tonunda okursanız çocuğunuz bir süre sonra sıkılacaktır. Buna engel olmak adına ses tonunuzu arada değiştirerek, masaldaki kahramanları canlandırarak okumaya çalışın. Bir süre sonra siz de bu etkinliği yapmaktan keyif almaya başlayacaksınız. Hatta çocuğunuz masalı ezberledikten sonra o da canlandırmaya başlayacaktır ki bu da konuşma becerilerine faydalı olacaktır. Ve biliyorsunuz ki masallar rengarenk, eğlenceli resimlerle dolu. Çocuğunuzla beraber bu resimleri inceleyin ve çocuğunuzun yorum yapmasına izin verin. Daha sonrasında yazıları okuyun ve karşılaştırın. Bu çalışma da çocuğunuzun görsel zekasına fayda sağlayacaktır.

Masallar, çocukların görsel, işitsel, dokunsal duyu becerilerine katkı sağlar. Ve on yaş altı çocuklar için daha uygundur. Üç yaşından altı yaşına kadar çocuklara masal anlatmak çocukların hayal dünyalarını genişletmekle kalmaz; sözel yetenek becerilerini de geliştirmektedir. Ayrıca uykuya dalmakta zorlanan çocukların da uykuya dalışını kolaylaştıran bir etkinliktir.

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine...

Mutlu hafta sonları diliyorum hepinize...