Allah'a hamd-u senalar, O'nun sevgilisine selat-u selam olsun.

Bu hafta size bu günün Avrupa'sının düştüğü hataları felsefi temellerine göre açıklamaya çalışacağım. İnsanlığa erdemli davranmayı salık veren, evrensel insan haklarından bahseden Birleşmiş Milletler, Avrupa, İngiltere, İsrail, Rusya, Çin gibi devletler kendi koyduğu kanunlara niçin riayet etmez? Bununla birlikte neden İslam coğrafyasında Müslüman'ın hep kanı akar?

GERÇEK MUTLULUK NEDİR?

"Ahlak erdemli davranışlar ortaya çıkarır. Erdemli davranışlar insanı mutlu kılar." Fakat ahlakın ve edebin kaynağını net olarak söylemezseniz bu kanun sizi çıkmazlara sürükler. Kurduğunuz düzenin devamı için savaşlar çıkarır. Şu bir gerçek: Avrupa edebin, ahlakın kaynağını açıklama konusunda bir çıkmaza girmiş. İnsan kendine karşı ahlaklı olmalı demiş. Kaynağına da VİCDAN demiştir. Eğer meseleye vicdan kişiyi ahlaklı davranmaya sevk eder diye başlarsanız; özgürlüğü bir hak gibi görürsünüz. Devamında başkalarına zarar vermeyecek her davranışımızı özgürlük kapsamında değerlendirirsiniz. Bu kaynağı nefsimizin eline bırakmak bu günkü Avrupa'nın düştüğü en vahim hatadır.

ÖZGÜRLÜKLER BİR HAK MIDIR?

"Özgürlük; doğuştan beri sahip olduğumuz hakların uygulama alanıdır." Özgürlük bir hak olarak değerlendirilmemelidir. Elbette insan hakikat arayışını bu alanda gerçekleştir. Fakat hak olarak görürsek nefsimize istediği gibi davranma alanı oluştururuz. Bu sefer insan başkalarına bir zararım yok, istediğimi yer, içer dilediğimi yaparım demeye başlar. 'Her istediğini yapmak olarak algıladığın "özgürlük" iyi bir şey olsaydı çocuğuna veya eşine eve istediğin zaman gel, bu senin özgürlüğündür ' derdik. İnsanın nefsi kötülüğe meyillidir. Özgürlüğü nefsi emarenin eline teslim edemeyiz. Ruhumuz bedenimizle, dünyamız atmosferle, gözümüz belli mesafeyle sınırlandırılmıştır. İnsan nasıl tamamen özgür olabilir!

AHLAKIN KAYNAĞI HAKİKAT-İ İLAHİDİR

O halde ahlakın kaynağı neresidir?

Ahlak'ın kaynağı Hakikat- i ilahidir. Önce bu makama "edeb" gerekir. Referanslarını vahyi ilahiden almayan ahlak anlayışı bozulmaya nihayetinde çürüyüp yok olmaya mahkum olacaktır. İşte bu günkü Avrupa burada hataya düştüğünden her istediğin yapabilmek için hep bir düşman çıkarıp onunla savaşma gayretine girmiştir. Yok olmaya mecburdur.Onlara göre biz istediğimiz gibi yaşamalıyız, bize tabi olanlarda bizim istediğimiz ya da işlerimizi gördükleri kadar özgür kalabilir. Kanunlarını ahlaki, erdemli davranış kılıfı altında yürütür fakat hakikat hiçbir zaman ortaya çıkamaz. Çünkü mutluluğu kendi nefsinde bulmaya çalışmış; azgın nefsi doyurmaktan öteye gidememiştir.

KİME KARŞI AHLAKLI OLMAYIZ?

Cenabı Hakk, Ademoğluna kendinden bir nefes üfleyip ona Edebi bahşetmiştir.

Ruh olarak yaratılan ilk insan Hz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellemdir. Onun nuru ile İnsan edep kazanmıştır. Ahlakın temelinde ilahi emre uymak haddini bilmek vardır. Kişi nefsine tabi olur onun emriyle hareket ederse şeytanlaşır.

Yatırımını nefse ve şeytana yapan istediğine ulaşarak mutlu olabilir. Ama bu nefsin mutluluğundan başka bir şey değildir. Ruhun karanlıklar içinde kalır, haberin var mı?

Edeb itiraf gerektirir.

Edep mahcubiyeti doğurur,

Mahcubiyet, insanın acziyetini ortaya koyar. (Edep Risalesi,Seyyid Muhammed Ruhi)

Ben aciz değilim herkes benim sözümle hizaya gelecek diyenin edepten, ahlaktan nasibi yoktur. Ahlaksızdır.

Muhabbetle kalın..