Bazı kavramlar doğurgandır. Onları telaffuz edince ardından bir çok keline, olay, durum çağrışım yapar. Ne kadar da çok akrabası varmış, diyesiniz gelir. Mesela, üretmek kelimesi, mesela atmak kelimesi mesela okumak kelimesi...

Tek tek neler çağrıştırdığını sıralamak istemiyorum bu kelimelerin. Bugün için işaret edeceğimiz kelime okumak kelimesi olsun. Zira ibnül vakt olmak zamanıdır şimdi. Yani vaktin çocuğu olmak gerek şimdi. Zira Kasım ayının son haftasındayız.

Okumak, anlamaktan geçer. Okumak için okuma yazmayı bilmek gerek. Okumak için bir okul, bir kitap, bir de öğretmen gerek. Okumak ardından yazmayı düşündürür. Mesele sözü öğretmene getireceğiz. Mazinin tozlu sayfalarına bakınca silinmeyen izler arasında onların izlerini görmek zor değildir. Onlar bizin ruhumuza dokunan insanlardır.

Öğretmen deyince aklına yediği dayaklar gelen bazı affedemez öğrenciler vardır. En can alıcı muhabbet meclislerinde konu geldiğinde öğretmenin yaptığı haksızlığı ve attığı dayağı hatırlatır. Kırık bir kalbin hışmınla ürettiği cümleleri bir solukta sıralayıverir.

Söz gelmişken ben de böyle bir öğretmenin dizi dibinden geçtim. Elimize sopayla vuran öğretmenlerimizi de saygıyla zikrederken "Ahmet ile Naci'yi nasıl süründürdüm" diyen bir öğretmenin can yakışını unutmuyorum. Sınıfta kalalım diye bir düşünce taşıyan zavallı biriydi. Seçtiği öğrencilerle sigara içip diğer öğrencilerin dedikodusunu yapan bir dil sahibi idi. Azimli bir öğrenci olarak sadece azmini artırmıştı. Şahsiyetli öğrencileri takdir edeceğine tekdir eden böylesi insanlarda vardır.

Meslek kutsal olsa da o mesleği icra edenler her daim o liyakate sahip olamıyorlar. Nihayetinde insandırlar. Ancak mesleğe, ekmek parası gözüyle bakan basit işçi kafalılarda bulunur bu pazar içre. Böyle kutsal "bir ücret yoksa ben iş de yapmıyorum" diyen birinin öğretmenliği sahih değildir.

Biz öğrendik ki Kainatın Rabbi olan Allah cc, insanların hocası olacak birini kendisine talebe kılmıştır. Ona, oku diye başlayan bir kitap göndermiş. "Hiç bilenle, bilmeyen bir olur mu? diye bilmeyi önplana çıkarmıştır. Okunsun diye altı yüz sahifelik bir söz ikram etmiş. O ümmi peygamber okuma yazması yokken bile Allah'ın kalbine ilka ettiği anlamı okumuş ve anlamış ve gereğini yapmıştır.

İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir diyen Yunus Emre'miz de öğrenmekten kasıt; kendini bilmek, haddini bilmek, hakkını ve Hakkı bilmektir, der. Bilgi güçtür. Kim daha fazla biliyorsa ona saygı göstermek gerekir.

Sevgili öğrencileri tarafından hatırlanan bir öğretmen olmak güzeldir. Hastalandığında ziyaretine gelen, vefat ettiğinde son görevlerini yapmak için kabri başında kibarca durmak gerek. Bir zamanlar öğrencisiyken büyüyüp onların meslektaşı olmak, sonraki yıllarda onlarla dost olmak. Onların çocuklarını okutmak... Her vakit yaşanabilecek şeylerdi.

Büyük öğretmenleri düşünüyorum da destan gibi bilgi üretmişler talebe yetiştirmişler. Yunanın büyük filozofları, Mezhep imamlarımız, büyük mutasavvıflarımız, padişahların hocaları aklınıza ne ve kimler geliyorsa. Saymakla bitmez bu liste...

İlme, ilim öğrenmeye, öğretmene ve öğrenciye değer veren bir millet geleceği kucaklayacaktır. Tüm millet olarak bu konuda hassas olmak lazım. Okumuşların, yüksek makamlara gelmiş insanların yanlış yapmaları bu konuda karamsarlığa itmesin kimseyi.

Latin harflerinin kabulü olarak bilinen bir tarihin öğretmenler günü olarak belirlenmesi ve bunun üzerinden olaya yaklaşıp rahatsız olanların, eski tarihe karşı hassasiyetlerine de dikkat etmek lazımdır. Öğrendiğiniz her gün, kutlu olsun size...