Ey Oğul! Bir cemiyete girdiğin zaman 'Öyle yere oturasın ki yerinden kalkmayasın, söz gümüşse sukut altındır, boş tenekeden çok ses çıkar, faydasız şeyler konuşarak vakit geçirmeyesin, konuştuğun zaman cemiyet seni dinleye dursun.'

Rahmetli dedem biz torunlarını etrafına toplar çeşitli hikayeler anlatır ve toplumsal kabul görmüşlükleri bize sezdirerek anlatmaya çalışırdı. Biz torunlarda dedemin anlattıklarını ağzı açık dinler, ne demek istediğini anlamaya çalışırdık.

Çocukluğumda anlattıklarını tam olarak kavrayamamış olsam da yaşım ilerledikçe dedemin ne demek istediğini anlamaya başlıyordum.

Türk toplumunun en önemli özelliklerinden biri de büyüklerini saymak, küçüklerini de korumak olarak karşımıza çıkar.

Her zaman olduğu gibi yine maalesef emperyalist güçler ülkemizin sosyal yapısını bozmak için çok uğraştılar ve uğraşıyorlar.

Bizi çekirdek aile düşüncesiyle avutarak, toplumsal yapımızın çekirdeğini çürütmeye ve bozmaya çalıştılar.

Sevinciyle ve hüznüyle aynı duyguları paylaşan ve yaşayan aile fertlerini gerek bilinçli olarak gerekse manipülasyon yaparak bireyselleştirdiler.

18 yaşından sonra herkes hür ve istediğini yapar felsefesini hakim kılmaya çalıştılar. Büyük anneler- babalar evlere sığmaz oldu, onların hayat tecrübeleri yeni yetme gençlik yanında itibarsız kaldı.

Bireysel yaşam o kadar aldı başını gitti ki müstakbel eş adayları gelin adaylarında daha daha belirgin olmak üzere, çok sevdiğini iddia ettiği müstakbel eşinin anne babasının evlerine gelmesi halinde evlilik akitlerini iptal edebileceklerini bile açık açık söyler hale geldiler.

Zavallı müstakbel eşler birbirlerine şunu söylemekten imtina ettiler; bey bey ya da hanım hanım dikkat et, ben taştan dünyaya gelmedim, benim bir annem ve babam var, onlar bizim baş tacımız, istedikleri zaman evimize gelir, kalır, istedikleri zaman gidebilirler, diyemediler.

Çekirdek aile düşüncesi zihinlerde o kadar kabul gördü ki anne babaların bakım evlerine bırakılması ve ziyaret edilmemesi olağan kabul edildi. Sosyal kaynaşma zihniyeti arka plana atıldı.

Rahmetli Cem Karaca'nın dediği gibi 'Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete'. Çekirdek aile yaşam biçimi janjanlandı ve önümüze kondu ancak sosyal bilimciler ve karar verme erkinde olanlar çekirdek aile sonuçlarının toplumsal yıkıma nasıl etki edeceğini bilimsel ve sosyal olarak açıklamadılar ya da açıklamak istemediler. Çekirdek olalım, çekirdek olalım diye can attık, çekirdek olduk ve çürüdük.