Filmdeki kartalın kaptığı çocuğa film olduğunu bile bile kaldırmazdı yüreğimiz,tüm Türkiye ağlardık biz. Şimdi küçücük bedenlerin yaşadığı işkencelerde bile birlik olamadık.

Günlerce idam sloganlarının yanı sıra farklı siyasi görüştekilerin birbirlerini bu durumların sorumlusu olarak göstermelerine,kendisi gibi düşünmeyeni ahlaksızlıkla iffetsizlikle ya da yobazlıkla suçlamalarına tanıklık ettik durduk.Unuttuk insanlığımızı, en kolay yolu seçtik. Birbirimizi suçlayarak bu sorumluluktan kurtulmaya çalıştık.

Sonra ne oldu? Çocukların cenazeleri kalktı, üstünden birkaç gün geçti. İdam istekleri sosyal medyada paylaşılan karşıt görüşlülere ait olumsuz tablolar başka bir çocuğun başına bir felaket gelinceye kadar rafa kaldırıldı.

Hiçbir çocuğun tırnağına zarar gelmesine tahammül edemeyecek kadar vicdanlı bir toplumken, maalesef Leyla'yı Eylül'ü siyasallaştıracak kadar küçüldük. Oysa Yüce Türk milleti idibizim adımız. Türkü, Kürdü, Çerkezi, Lazı, Alevisi, Sünnisi, Sağcısı Solcusu, Dindarı, Ataisti sağlıklı düşünebilecek beyne sahip herkes için vahşice, caniceydi bu masum yavruların yaşadıkları...

Daha şubat ayında 3 yaşında başka bir çocuk yaşamıştı bu vahşeti hatırladık mı? Hani düğünde yorulduğu için uyutulan çocuktu. Tecavüze uğramıştı.

4.5 yaşında babasının cinsel istismarına uğrayan başka bir yavrumuz daha vardı. Ve bizim bilmediğimiz ya da unuttuğumuz daha niceleri... Sadece çocuklarımız da değil tehlike altında olan. Pamuk ipliğine bağlı yaşamlarımız. Herkes risk altında.

Yolda yürürken cinnet geçiren birinin bize saldırmayacağını bilemiyoruz, otobüste gürültü yapılmaması gerektiğini hatırlattığımız biri tarafından canımızdan edilmemiz an meselesi, para vermiyor diye çocuğumuz tarafından tekme tokat dövülmeyeceğimizin ya da eşimiz tarafından uyduruk bir mazeretle öldürülmeyeceğimizin, karşılık alamıyor diye aşık olduğunu iddia eden mahluk tarafından katledilmeyeceğimizin, para için kardeşimizin kör kurşununa gelmeyeceğimizin garantisi yok.

Ne yapacağız izole mi edeceğiz kendimizi ve sevdiklerimizi? Tabii ki hayır. Bozulan toplumun nedenini bulacağız. Her birimiz sorumluluk alacağız. Tekrar barış ve güvenin adresi haline getireceğiz vatanımızı

Biçtiğimizi beğenmiyorsak ektiğimize bakacağız. Bizler özgüven abidesi çocuklar yetiştirmek isterken abarttık. Kuralsızlığın adını özgürlük sandık. Kişinin özgürlüğünün başkasının sınırına kadar olduğunu öğretmedik.

Küçüklüklerinde bencillik yaptığını gördüğümüzde bizim çocuğumuz üzülen taraf olmadığı için normal gördük. Hatta zeka işareti sandık içten içe gururlandık. Böylece yolda geçerken tesadüfen ona doğru bakan birine gıcık olup saldırabileceğini sandı.

Çocuklarımıza sen önemlisin mesajı vermek isterken sadece sen önemlisin dedik. Çocuk böylece başkalarının da hakları olmadığını sandı. O yüzden otobüste başkalarının olması hiç önemli değildi. Uyarıldığında da saldırmaktan çekinmedi. Küçükken her istediğini aldık, her istediğini verdik. Büyüklerine karşı saygısızlık ettiğinde, bunun yanlış olduğunu öğretmedik hatta 'daha küçük büyüyünce anlar' dedik ama zamanında öğrenmediği için istediğini alamadığında çıldırdı, anne babasına şiddet uygulamayı kendisinde hak gördü.(YARIN DEVAM EDECEK)

MİNE ATICI- KENT KONSEYİ KADINLAR MECLİSİ BAŞKANI