Günümüze kadar birçok darbe yaşadı bu millet, bu ümmet. Belki onlarca, bizim bilmediğimiz belki yüzlerce darbe. Bir daha herhangi bir darbeyle karşılaşmamak için bunları tümüyle olmasa da önemlilerini bilmek boynumuzun borcudur artık. Eğer bu tecrübeleri idrak edersek elde edilecek bazı hakikatler bir kalkan niteliğinde olur belki de.
Osmanlının son dönemlerinde de onlarca "Yeniçeri İsyanları" ve birçok farklı darbeler yaşandı.Cumhuriyetin son döneminde de 15 Temmuz'da yaşadık malum.

Bu darbelerin her birisi iyinin ve kötünün savaşıydı. Kendilerince halis amelleri vardı ama altında hainlik yatıyordu birçoğunda. Sağ veya sol değil, faşizm veya komünizm değil. Genelinde iyi niyetler ve kötü niyetler... Bizler o niyetlerin "iliğini bilelim" ki kemiğini kırmak kolay olsun.

Osmanlı'nın son yarım asrının darbeleri ve sayısal verilerini burada anlatmayacağız. Ders kitaplarında yazılmış bunların acıları, olumsuzlukları ve tahribatları... Hepsi iyi ve kötünün mücadelesiydi. Beyaz kağıdın üzerindeki tarihi verilerin kavgası değildi bu. Fikir ve ideolojiler ile haklı ve haksızın
münazaası değildi bunlar. Hepsinin altında yatan ve"üst akıl"diye bahsedilenin planıydı. Kötünün tam karşılığı olan bu zalimler ile biz iyilerin savaşıydı bu.

Osmanlı darbelerinin anası ve başlangıç darbesi olan I. Meşrutiyet Darbesi... Sahnemizin en önemli şahsiyeti de İngiltere'dir. Maddi ve manevi desteğini darbecilerden esirgemeyen bir yardımseverdir(!) "Kurtuluş uğruna" yapıldığı sanılan meşrutiyetin, yapılmaması gerektiğini, memleketin bu meşrutiyete hazır olmadığını söyleyen cennet mekan Abdülaziz'i intihar süsü vererek devirdiler. Devirdiler ki ne devirme... Domino taşlarının mavisi, kırmızısı, en büyüğünden en küçüğüne kadar zarar gördü bu millet. Zaten bir darbeden de ne hayır beklenebilir ki?

Maalesef kötü niyetler her devirde zuhur eder. İkinci perdeyi açıyorum. Karşınızda artistlerimiz; Jön Türkler ve sahneledikleri ihtilal. İngiltere'nin ahretliği göz kırpar ikinci meşrutiyetten. Lakin II. Abdülhamit vermez Siyonistlere
Filistin'de bir avuç yer. Ermenilere de kurdurtmaz Anadolu'da devlet. Ayrıca eğilmez Almanya'nın önünde. Kudurur bu üç nedenle bölücüler. Parlayacaklarını sandıkları Yıldız suikastı ile. İhtilaller dönüşür bayrama Almanlar nezdinde. İçkileri kan kokan sevinçleri ile. 31 Mart, şeriatı isteyen gerici meşrutiyetçilerin sahnesiydi ve sürdüler II. Abdülhamit'i. Sözde 'Kızıl Sultan' idi.

Gelelim kurtarıcı subayların isyanına, kötü muhalefet örneklerini teşkil etmişlerdir o zamandan. Kaybeden yine biz ve elden çıkan Balkanlar. Sözümüze dolayıp durduğumuzu Babıali Baskını ve Mehmet Şevket Paşa suikastı... Tarafların birbirini hazmedemeyişleri neden olur bütün bu olanlara ve asıl olan millet en
çok zararı görür aslında.
Gelelim 60'lara 70'lere 80'lere... Beynimizde bu rakamları duyduğumuzda acılı saçmalıkları tasavvur eden zihnimizin ve kötü niyetlilerin bize sunduğu darbeler(imiz)e. Saçmalık demiştik değil mi? Cumhuriyet döneminin ana darbesi olan 60 darbesi... "Batı'da ne varsa bizde de o olacak' saçmalıklarına neden oldu Menderes'in asılması.

Gelir 71 darbesi, muhtıralar, istifalar, sol ve sağ kanatlar. Değişir tenkidi hainlik olan anayasa ve biz Amerikan'ın önünde yangın duvarı. Ardından gelir güzelim 80'ler. Bu ibaret değildir filmlerden bu tarihler. Şiddet olayları zuhur eder ülkede. İyi ve kötünün sisten görünmediği dönemler. Yetmedi Amerika'ya koca bir kıta, tam bir karışmış milletler hem kendi içinde hem de dışarıya. Üfledi Amerika 12 Eylül'ü bize ve toz dumana karıştı ülke. Felç olmuştu birçok şey. Bizim çocuklar yine mahvettiler işi aslında.


28 Şubat post modern darbesi, moderndi evet. Laikliği korumak içindi her şey. Belki de en çok anlayamadıkları şey içindi ortaya çıkan bu zulüm. Askerin attığı adım kamusal alan ve çıkarılması gereken bir başörtü ve özgürlüğe kapı kilitleyen o dönem. Ne hayaller yıkılıp gitmişti ve örtülmüştü siyasetin gözleri.

Darbelerin de zamanla; adları değişir, şekilleri değişir. 'Ergenekon, Balyoz, Ayışığı' denir mesela. Darbe olmaktan çok plandırlar, bir darbenin atılacak ilk adımı gibi. Ama hepsinin amaçları aynıdır. Değişen tek şey zamandır.

Sivil darbe girişimleri, e-muhtıralar, gezi olayları, 17-25 Aralık ve terör olayları derken geldik bugünlere ve bütün her şeyin bir nevi şişip patlaması ile sonuç bulan 15 Temmuz kara gecesine. Orduya, devlete, tüm millete en önemlisi de zihinlere sızmıştı o hainler. Kelimelerimizi de iğdiş ettiler.

Geceyi karanlık yapan gökyüzünün siyahlığı değildi. Milleti koruması gereken o askerlerin o karanlık bakışlarıydı. Karşılarında düşman vardı belli ki, biz düşmandık onlar için. Acıma duyguları sıfıra inmiş o askerler ve onlara emir verenler tüm kinlerini kusmuştu o gece millete.

Kara geceydi evet ama bir o kadar da aydınlıktı sabahı. Vatan için ayağa kalkan insanların nurları aydınlatmıştı. Ülke bir gecede kırmızı beyaza büründü bayraklarla. Ve yayıldı etrafa basübadelmevt kokusu. Yıllardır diriliş tohumlarını atmakta güçlük çeken millet uyandı o gece.

Sağcı, solcu, ülkücü, Kürt, Türk demeden meydanlardaydık. İkinci bir kurtuluş savaşı dense yeri olacak bir savaşı da zaferle sonuçlandırdık. O gece ölenlerin, Çanakkale'de şehit dedelerimizden bir farkı yoktu. Hepsi "Allah" dedi, "vatan" dedi ve milli irade tohumlarını attı ve bir gecede şehitlerin nurlarıyla filizlendi o tohumlar şimdi ise koca bir çınar.
Belki birçok taş gitmişti o gün bir oyun uğruna ama ah o şehitlik mertebesi! Bize göklerden kanatlarıyla gülümseyen Ömerlerimiz var. Halillerimiz var Demetlerimiz, Dursunlarımız, Erollarımız, Abdullahlarımız, Mustafalarımız var. Biz de bu isimler oldukça tarih tekerrür etmeye utanır artık kardeşlerim. Etmeyecek de!

Sema ŞİREN