Çağlardan hangisi olursa olsun, Bedir, mükemmel bir örnek olarak Kur'an'da önümüzde durmaktadır. Çağın değişmesi veya gelişmesi, insan fıtratının değişmesi anlamına gelmemektedir. Biz buyuz. Ordu dizerken de, namazda safları dizerken de dikkatimizin dağılması halinde ortaya çıkarabileceğimiz insani sorunlarımız kesinlikle vardır. Bunları yok saymak, düşmanı yok saymaktan daha hafif görülmemelidir. Tarihi bu gözle incelemek yeterli olacaktır.

Ashaba kadar gitmeye bile gerek kalmayabilir. İstanbul'u fetheden Sultan Muhammed'in, fetihten sonraki çalışma takvimi incelenirse bize önemli ipuçları verecektir. Bizans'ı kahretmekle, nefisleri ve şehvetleri kahretmek, aynı rahatlıkta olmayabilir.

Bu anlamı tefekkür etmemize yardım etmesi açısından -zayıf olsa bile- 'küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz' şeklindeki hadis, dikkatle tahlil edilmelidir. Müslümanların büyük çaplı nice yatırımları, insani birikimleri; kişisel ihtiraslara, usul yordam bilgisizliğine, düzeltilebilir olduğu halde, ilgilenilmediği için beraberliği yakan kıvılcımlara heba edilmiştir. Mal israf ederken, israf titizliği gösterenlerin, en mükerrem varlık olan insanı israf etmeye, mü'minlerin emellerini eritmeye hakları olmadığını bilmeleri gerekmez mi?

Allah rızası eksenli hizmetler için, görkemli yapılar oluşturmak, lüks toplantılar yapmak yeterli olmuyor. Hizmetlerde ihlas, kalıcılık ve tesir kesinlikle aranmalıdır. Allah'ın rızasını kazanmakla kendi kendimizi tatmin etmemiz aynı şeyler değildir. Elde ve amel defterlerinde nelerin bulunduğu çok önemli bir sorudur.

"İmanın en güçlü halkası Allah yolunda bağlılık ve Allah yolunda düşmanlık, Allah için sevmek, Allah için buğz etmektir." (Ahmed, 4/286; Musannaf İbni Ebi Şeybe, 7/226)

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetine nasihatindeki ölçü şudur:

"Sizden biriniz kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olamaz." (Buhari, İman, Müslim, Tirmizi, Nesai, İbni Mace)

Eğer bir mü'min, Allah'ın kendisine karşılığında rızasını ve cennetini vaat ettiği kardeşliğini, şu veya bu dünyevi bir menfaat için zedeleyebiliyor ya da kökten atabiliyorsa bu hadisi defalarca tefekkür etmelidir. Hangi gerginlik, hangi bunaltma hadisteki tehdidi göze almaya değer? Kardeşliğin birinci düşmanı, dünya ve içindekilerdir. Kardeşliği korumayı düşünenler de dünyanın içlerine sinme ihtimali olan alanlara dikkat etmek, o konudaki ilahi emir ve uyarılara kulak vermek durumundadırlar. Mal eksenli buluşmalar bu açıdan oldukça hassas alanlardır.

Sevgili Peygamber Aleyhisselam Efendimizin şu hadisini unutmamak gerekir:

"Mü'min geçinir ve geçinilir kimsedir. Geçinmeyen ve geçinilemeyende hayır yoktur. İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır." (Beyhaki, Şuabu'l-İman, 7395)

Dinden taviz vermemeyi gerekçe gösterip, zevklerden ve özel prensiplerden kopmamak uygun değildir. 'Hep benim dediğim gibi olsun!' anlayışındakilerin, teheccüt kılan Müslüman olmaları, beraberinde bulundukları kardeşleri için bir yarar sağlamaz. Beraber olmak, ortak isteklere karşı uyumlu olmaktır. Yönetici konumunda olanlar için bile geçerli olan bu kuralı, Resulullah sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz, hayırlı mü'min olmak veya olmamakla kilitlemiştir. Bu da uyumluluğu ve uyumluluğun gereklerini imanla ilgili konular arasına koymaktadır.

(Devam edeceğim İnşaallah...)