Ülkelerde yabancı para hareketinde birkaç etken vardır. Cari açık, ödemeler dengesi, kamu borcu, reel sektör yabancı para borcu, dış ticaret dengesi, yapısal durum ve uluslararası güven başında gelir. Burada bir yapısal durum ülkelerin tasarruf ve gelir yaratma kabiliyetleri olarak belirtebiliriz. İşte bu noktada bazı gelişmeleri paylaşmak isterim.

Son açıklanan verilerle dış ticaret açığı %59 oranında azaldı. İthalat %22,7 azalırken, ihracat %6,5 oranında azaldı. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise %83,6'ya yükselti. Tüm bunlar dolara ihtiyacın azalmasına neden olan gelişmeler.

Eş zamanlı olarak uluslararası denetim şirketi Mckinseyile anlaşılması, Brunson davasında bağımsız yargı vurgusu, Akbank'ın 980 milyon dolar sendikasyon kredisi ile borç çevirimini( Roll-over) uluslararası piyasadan sağlayabilmesi gibi gelişmeler yine uluslararası anlamda güven algısı açısından önemliydi. Bu rahatlama ile FED faiz arttırımı tarafında dolar öncesinde fiyatladı.

Bizi uluslararası güven ile birlikte en çok ilgilendiren ithalat ve ihracat yapımız. Tabloda ihracat kalemlerimizi ve ithalat kalemlerimizi görebiliriz. Diğer tabloda katma değerli mal üretebilme kabiliyetimizi gösteriyor. Burada katma değer sözünün altını çizmek isterim. Çünkü genel algı olarak bir ürünü pahalıya satmak olarak algılanan katma değer aslında üründe teknik, teknolojik ve ergonomik beceriyi arttırmadır.

İmalat yapılabilmesi için yapılan ara malı ithalatının yüksekliği dolara/yabancı para ihtiyacını arttırmaktadır. Aynı ihracatını gerçekleştirdiğimiz ürünlerde yüksek teknoloji açısından geride kaldığımız için de yabancı para cinsinden gelir yaratamıyoruz. Bu noktada imalat sanayimizin yapısı, uluslararası ticaretimizin yapısı ve devlet desteklerini biran önce oluşturmalıyız. Bunları başardığımız takdirde kendi paramızla da uluslararası ticaret yaparız, başkasının parasından da etkilenmeyiz.