Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a (c.c) mahsustur. Salat ve Selam, Hz. Muhammed (sav)’in, O’nun Ashabının, yolunda gidenlerin, dualarında ümmeti Muhammedi unutmayan tüm müslümanların üzerine olsun.
Değerli hocalarımız ve çok kıymetli eserlerini okumak beni çok heyecanlandırıyor. Bu bilgilere ulaşmak için günlerini aylarını yıllarını harcıyorlar bu hoca efendiler. Bizlerde hazıra konarak onları okuyoruz. Okuyoruz okumasına daru, onlar bu kadar güzel hizmet ederken biz okuduklarımızla ne kadar amel ediyoruz. Veya şu soruyu sormak gerek kitap okuyor muyuz.
Bu değerli hocalarımızdan Mustafa Çelik’in misak dergisinde yayınlanmış bir yazısı çok dikkatimi çekti sizlerle bu makalesini paylaşmak istiyorum.
Duanın Gücünü Kuşanmak
TAHKİKİ ve sahih imanın neticelerinden birisi de duadır. Dua, Allahû Teâla’ya itimad ve güvenin göstergesidir. Allahû Teâla varlık ve insanla iç içe olduğundan, insan Rabbine zaman ve mekân gözetmeksizin dua edebilmelidir. Allahû Teâla bir ayette şöyle buyuruyor: “Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.”(1)
Başka bir ayet-i kerimede de, “Aralarında fısıldaşan üç kişinin dördüncüsü, beş kişinin altıncısı O’dur”(2) buyurulmuştur.
Allahû Teâla bizden O’na yalvarıp yakarmamızı ve dua etmemizi istiyor. Allah’ın şüphesiz ki buna ihtiyacı yok ama biz, ibâdet etmeye her zaman muhtacız. Allahû Teâla bir ayette “Beni anın, ben de sizi anayım”(3) buyurmuştur.
Bu da gösteriyor ki dua bir birlik, kaynaşma halidir. Duayı ’rastgele istemekten, başvurudan’ ayırmak lazımdır. ‘Yapılan her duaya icabet edilir ancak her dua kabul edilir, demek yanlış olur. Zira Allah bizim her istediğimizi yerine getiren bir Varlık değildir’ Allah’ın edilen dua karşısında nasıl ve ne takdir edeceğini ve hikmetini bizim anlamamız da mümkün değildir. Aslında insanın üstün gücü de duasından kaynaklanmaktadır. Nitekim Allah, “De ki, eğer duanız olmasaydı, Rabbim size değer verir miydi?”(4) ayetinde duanın gücünü vurgulamaktadır.
Değerimiz duamız kadardır. Duamız; Allah’a ibâdet etmemiz, halimizi Allah’a arzetmemiz ve insanları Allah’a davet etmemizdir. Allah’a ibâdet etmiyorsak, halimizi Allah’a arz etmiyorsak ve insanları da Allah’a davet etmiyorsak bizim hiçbir değerimiz yoktur.
Duanın gücünü kuşanabilmek için, mü’minler topluluğunun sınırları dahilinde olmak gerekir. Bizi Müslümanlardan eden davranışlarımız, duanın gücünü kuşanmamıza engel olan barikatlarımızdır. Mesela büyüklerinin hakkını vermeyen, küçüklerini sevmeyen bir kimse dua gücünü kuşanmış sayılmaz. Bakınız Rasûllullah (sav)şöyle buyuruyor:”Büyüklerimizin hakkını vermeyen, küçüklerimizi sevmeyen bizden değildir.”(5)
Şüphe yok ki, bu hadiste zikredilen “büyüklerin hakkı”ndan maksat, onların layık oldukları mertebeye yükseltilmeleri ve hak ettikleri saygı ve hürmeti görmeleridir. “Bizden değildir” sözünden maksad da “Gerçek mü’minlerle bir arada anılmaya layık görülmeyişleri”dir. Yoksa bu söz, “dinden çıkar, kâfir olurlar” manasında anlaşılmamalıdır.
“Büyüklerimiz” tabiriyle de: genel olarak anne ve babalar, insanlık alemine hayırlı ve yararlı işleriyle fayda sağlayan ilim adamlarımız, din büyüklerimiz, öğretmenlerimizle yaşça büyük olan ve saygı ve hürmete değer görülen her insan kasd edilmiş olabileceği gibi özellikle de İslâm, iman ve takva sebebiyle büyük olanların kasd edildiği de muhakkaktır. Büyük, en büyük (ekber) denilince, azîz ve celîl olan Allah’ı anmamak, her an tekrarlanan nimetlerinden dolayı O’na hamd-ü senada bulunmamak aklı başında bir kul için doğru değildir.
Zamanın, tesbit edilebilen en küçük bir parçasında dahi bizlerden ilişkisini ve ihsanını kesmesi halinde helakimizin kaçınılmaz olacağı; bizim de her an Allah’ı zikirle görevli oluşumuz bakımından Yüce Rabbimizi tanımamız, hakkı olan ta’zîm ve hürmet görevimizi ifa ederken adab ve erkâna riayet etmemiz, bizler için içtenlikle yapılması gerekli bir görevdir. Bu münasebetle Allah’ a yönelik taat ve ibâdetlerimizde uymamız gereken âdâb ile konumuza başlıyoruz.
(Devam Edecek)
_________________
(1) Kaf Sûresi Sûresi/ 16
(2) Mücadele Sûresi/ 6
(3) Bakara Sûresi/ 152
(4) Furkan Sûresi/ 77
(5) Davud, es-Sünen, K.Edeb, 66, 4943.H.,V/232.