Nereden başlasak, ne yazsak?
Konuşacak konu, eleştirilecek düzen (aslında düzen olmaktan çıkıp bir kaosa dönüşmüş) sayısı çok fazla. Ama bir yerden de başlamak gerek değil mi? O zaman, her zaman rahatsızlık duymuş olduğum ve bu gidişle de duymaya devam edecekmişim gibi gözüken "edebiyatımız" konusundan başlayalım.
Öncelikle herkesin bilmesi gereken, bilmezse de ayıplanması gereken, yazarlarımızdan girelim konuya. Fazla eskiye gitmeye lüzum yok. Söze, aynı zamanda bir sevdalısı olduğum, Tanzimat Edebiyatı'ndan başlayacağım. Kimler vardı Tanzimat Edebiyatı'nda?

Kimler yoktu ki. İlk tiyatro eserini yazan, ilk fabl çevirisini yapan, ilk özel gazetenin yayımlanmasını sağlayan İbrahim Şinasi var. Gördünüz değil mi ne kadar da çok ilk'i varmış.

İlk oynanan tiyatro eserimiz "Vatan Yahut Silistre"nin yazarı vatan şairimiz Namık Kemal... İlk antolojimiz "Harabat"ın yazarı, sürekli eski-yeni ikilemi içerisinde bocalayan Ziya Paşa'mıza aittir... İlk öykümüz "Letaif-i Rivayet"in müellifi, iki yüz kadar eser yazdığı için "yazı makinesi" ve "boyu kadar eser veren adam" denilen Ahmet Mithat Efendi de burada. Çok beğendiğim, ilk realist roman vasıflı "Araba Sevdası"nın yazarı Recaizade Mahmut Ekrem'i da saymalıyız.

Anlayacağınız üzere bunun gibi pek çok beğendiğim, hayranı olduğum yazar mevcut Tanzimat Edebiyatı'nda. Görüyorsunuz buraya tüm yazarları tek tek yazarım ama buna ne ben dayanırım ne de okuyucu. O halde Servet-i Fünun edebiyatına da kısaca bir göz atalım ve geçelim. Servet-i Fünun Edebiyatı'nda Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Halit Ziya Uşaklıgil gibi önemli isimleri görüyoruz.

Bu kadar uzun bir açıklamadan sonra ise asıl gelmek istediğim konuya geliyorum, gelebilirsem... Size bahsettiğim bu çok önemli isimler ile oluşan büyük edebiyat dönemlerini ve "ilk"lerin hepsini düşünün. Rıfat Ilgaz'ın Hababam Sınıfı'nı daktilo yerine eliyle yazmak zorunda kaldığını düşünün.

Ne kadar büyük işler, ne kadar büyük yenilikler değil mi? Bir de günümüz edebiyatına bir göz atalım o halde. Aklımıza gelen ortaklaşa isimler kimler; Kahraman Tazeoğlu, Elif Şafak, Ahmet Batman, Ahmet Ümit, Canan Tan vb. kişiler değil mi? Son yıllarda belirli bir kitleye hitap etmiş ve yüksek üne sahip olmuşlardır. Şimdi, elbette aralarında eleştiremeyeceğim nitelikte insanlar var fakat bunun yanı sıra 13-20 yaş aralığında bir kitap yazıp "en çok satanlara" girenler de var.

Sosyal medya fenomenliğinden başlayıp yazarlığa yükselmiş ve kitap çıkarmış insanlar var edebiyatımızda. Düne kadar pop şarkısıyken şimdilerde en çok dinlenenlerden olan ancak ses tellerindeki terle yazarlığa soyunmuş şarkıcılar... Ve ben, bu ve bunun gibi insanların kitaplarının yaptığı satış rakamlarını öğrenince dudağım uçukluyor. Ciddi ciddi bu kitaplara para veren insanlar var. Açıkçası ben bunun kağıt israfından başka bir şey olduğu kanısında değilim.

Edebi bir taraf arıyorsun kitaplarda, yok; iyi bir betimleme diyorsun, o da yok. Diğer tüm seçeneklere de bakıyorum emin olun, ama gözle görülür elle tutulur bir şey, henüz görebilmiş değilim. Yani demem o ki, eline kalem kağıt alan yazarlığa bürünüyor, buna ciddi anlamda "dur" denmeli. Yayınevleri sırf yapacakları cironun peşindeler, o yüzden de bu haldeyiz bir nevi. Adam akıllı kitaplar yayımlayan, yayımladığı kitabın getireceği hasılatın yanı sıra kitabın edebi tarafı ile de cidden ilgilenerek bu işi yapan yerler kaldıysa bile, birkaç tane... İnanın, onlar da bir elin parmağını geçmez, bunun güvencesini de verebilirim.

Biraz önce günümüz edebiyatı deyince aklımıza gelen önemli isimlerden birkaçını sıralamıştık değil mi, hatta ben bunlardan da eleştireceklerim var demiştim, o zaman onları da bi' eleştirelim. Ahmet Batman; kitaplarında yaşamdaki acılardan dem vurmaktan ileriye gidemeyen bir yazar benim gözümde. Betimleme yapmak için kendini zorladığını da düşünmüyor değilim. Ergenlik çağındaki gençlere hitap eden tarzda yazarın kitapları, kitapta edebi bir yön yok; hayatın gerçeklerinden ve acılarından oluşan dem vuruşlar... "Siz, siz olun ile başlayan öneriler vb."

Elif Şafak; dünyaca bilinen bir yazar, ülkemizi yurt dışında en iyi şekilde temsil ediyor neyini sevmiyorsun falan diyeceksiniz farkındayım. Bana göre Elif Şafak, Orhan Pamuk gibi insanlar sırf tanınmak, ödül almak (tabii ki de Orhan Pamuk'un aldığı Nobel Ödülü değil (!)) için ülkesini satan kişilerdir, denildi... Orhan Pamuk'un kitaplarını okuyan insanlar illaki fark etmişlerdir bu durumu, kitaplarda ülkemizden bahsediliyorlar, reklamımız yapılıyor, sağ olun var olun ama bunun ne şekilde olduğunu sorgulayan yok. Kitaplarda ülkemiz hala fes takan, develere binen insanlardan oluşuyor imajı var, neredeyse hala monarşi ile yönetildiğini falan da söyleyecekler. Elif Şafak'ta benim gözümde bu şekilde.

Biraz daha genel bakacak olursak kitaplar adeta birer edebiyat kasıntısı, boş öğütlerle dolu sayfalar. Öğütler iyi güzel hoş ama arkası boş geliyor insana, sırf yazılmak için yazılmış gibisinden, yazar dahi bir daha takmamış yazdığı hiçbir öğüdü gibi. Bir de bu yazarın insanlara ''yazar kimliği'' ile yaptığı acıtasyon var, bir yazara hiç yakışmayan hal ve hareketler deyip bu bölümü de uzatmadan bitirmek istiyorum.
Sözün özü, günümüzde ülkemizi düzgün bir şekilde temsil eden, edebi bakımdan tutun, cümlelerin dolu dolu oluşundan çıkın, kimse kalmadı. Kalanlar ise ya tanınmıyor ya da bir elin parmağını geçmeyecek sayıda. Yayınevlerimiz ise kendi çıkarlarının peşinde. Gerçekten yeteneği olmasına rağmen kitap çıkartamayan, internet bloglarına yazı yazan bir sürü insan var. Bizim ülkemizin gizli yetenekleri onlar, bir gün fark edilmek ümidi ile orada bekliyorlar. Tabii buradan, her blog yazarının da kaliteli olduğu çıkarımını yapmak büyük bir hata olur.

Zeynep Varol