Allah'a hamd O'nun nebisine salatu selam olsun
Edebi atalarımız tanımlarken Eline Beline Diline sahip olmaktır diye tanımlamışlar. Bazı tekke ve dergahların kapı girişlerinde Edeple ilgili bu yazıyı görebilirsiniz.
"Edeple Gelen Lütufla Gider" bu yazıyı okuduğunuzda demek ki içeri girerken kendime bir çeki düzen vermem lazım, şöyle ellerimi bağlayayım, boynumu da bükeyim, saygıda kusur etmeyeyim diye aklınızdan geçirirsiniz. Acaba gerçekten bunu mu anlamalıyız yoksa daha geniş bir anlamı mı vardır?
Edep saygı ve sevgiyi sadece el bağlayıp göstermek değildir. Böyle kalırsa protokol oluşur. İleriye doğru saltanata dönüşecek uygulamalar baş gösterir. Hz. Peygamber aleyhisselamın hayatında böyle bir protokol olmamıştır.
Bu tür olaylar İslam'ın ruhuna Resulullah efendimizin terbiyesine uygun değildir. Şeyhi görmek için kırk kapıya uğramadan görüşemiyorsun.
Edep Risalesi isimli kitapta bu meseleye açıklık getirilmiş. Seyyid Muhammed Ruhi'ye teşekkür ediyorum.
Dersimizde öğrencilerimizle bu sözü ele alıp konuştuk, bir hafta sonra yukarıda bahsettiğimiz yazıyı sınıf panomuzun üstüne astık.
EDEP ZATEN RUHUMUZA KODLANMIŞTIR
İslam hayatın her alanına müdahildir. Hayatımız da ölümümüz de Allah içindir. Her durumda bir edep söz konusudur. İlmin de, hastalığın da, hasta ziyaretinin de bir edebi var. Peki bu edep sonradan mı kazanılır yoksa zaten bizde var mıydı?
Edep; bize doğuştan hatta Hz. Adem'e can verilirken nefhayı ilahiyle bahşedilmiştir. Edep sevgiyi, saygıyı, merhameti, terbiyeyi de içine alan bir kavramdır.
Yani bizim fıtratımıza yapılan bir yüklemedir. Bu sebeple Edep öğretilmez ancak hatırlatılır.
EDEPLE GELDİN EDEPLE YAŞA LÜTUFLA GEÇ ALEM-İ BEKAYA
Bu sözle anlatılmak istenen ise biz dünyaya zaten edepli olarak geliriz. Bunu muhafaza ile memur kılınmışız.
Ademoğlu nefsiyle mücadele ederken veya çevresinden olumsuz örneklerle ahlakını bozmaya başlayabilir. Nefsine boyun eğerse edebini bozmaya başlar.
Bir çocuk yalanı bilmez yalanı anne babasından veya çevresinden öğrenir. Eve telefon gelir, telefona anne çıkar, baba alçak sesle 'evde yok de yok' der.
Çocuk ta bunu duyar içinden şunu geçirir: 'demek ki bazen doğruları söylemeyebiliriz' onun içindir ki Edep sonradan kazanılan bir şey değildir.
Bize düşen edebimizi koruyup edebimizle yaşayıp edebimizle bu dünyadan göçmektir. Takdiri ilahiye rıza göstermeli, tevekkül ehli olmalıyız.
Muhabbetle kalın.