Emanet ,güvenilir olmak, doğruluk, bir kimseye koruması için geçici olarak verilen şey gibi anlamlara gelmektedir. Kurân-ı Kerimde emânet kelimesi iki yerde tekil ve dört yerde de çoğul olmak üzere, dinî yükümlülükler (Ahzâb, 33/72), emanet (Bakara, 2/283; Müminûn; 23/8; Meâric, 70/32) ve Allâhın insanlara vermiş olduğu idarecilik, yöneticilik, malın idaresi gibi iş ve sorumluluklar (Nisâ, 4/58; Enfâl, 8/9) manalarında kullanılmaktadır.
Ayrıca “mü’min, iman, emin” kelimelerinin hepsi de “emanet” kelimesiyle aynı anlama gelmektedir. Yüce Rabbimiz Kuran-ı Kerimde şöyle buyuruyor:Muhakkak ki Allah size emanetleri ehline vermenizi; ve insanlar arasında hüküm verme konumunda bulunduğunuz vakit adaletle hükmetmenizi emreder: Allah’ın size yapılmasını öğütlediği bu şey, sadece bir güzellik ve ikramdır: Unutmayın ki Allah her şeyi işitir ve görür.” (Nisa 58)
Peygamberlerin sıfatı olarak emânet, Allâhtan aldığı vahiyleri, aynen insanlara tebliğ etmeleri anlamındadır. Peygamberler, almış oldukları ilâhî emirleri ne değiştirmişler ne de onlara bir şey ilâve etmişlerdir. Çünkü Peygamber en güvenilir insandır. Onlarda hiçbir şekilde ihanet ve hıyânet bulunmaz. O halde güven ve emniyet, peygamberliğin vazgeçilmez şartıdır.
Kur’ana inanan bir mümin, kendisine verilmiş tüm nimetlere birer emanet gözüyle bakar.
Buna göre mal mülk bir emanettir, sağlık bir emanettir, hayat bir emanettir, mevki makam bir emanettir, evlat bir emanettir, devlet ve iktidar bir emanettir, bilgi, beceri, akıl, hepsi birer emanettirler.
Emanet, gerçek sahibi (Allah) tarafından geçici bir süre bir başkasının hizmetine sunulan değerdir. Emanet eden, emanet edilene ya güvenmiştir, ya da güvenilir olup olmadığını denemektedir.
Emanet edilen kimse emanet karşısında iki tavır takınır: Ya ihanet eder, ya da sadakat gösterir. İhanet ederse hain, sadakat gösterirse sadık olur. Allah’ın emanet ettiklerine ihanet etmek, onun rızasına aykırı hareket etmektir. Bu nedenledir ki her günah “emanete ihanet”tir. Ve ihanetin en korkunç sonucu ise, Allah’ın insana olan güvenini zedelemektir.
Emanetler ayrıca iki kısma ayrılır:
1- Allah-insan ilişkisine ait boyutu.
2-Bir de emanetin insan-insan ilişkisine taalluk eden boyutu. Nisa Suresi 58. ayet işte bu ilişkinin şartını açıklamaktadır. O da “emaneti ehline vermek”tir.
Ülkemiz ve Allah’ın bu toprakları kendilerine emanet ettiği insanlar (vatandaşlarımız), bu ilahi emanetin yönetimine birilerini başkan tayin edecekler. Yani, birilerine yönetimi emanet edecekler.
Şu halde, emanetin sahiplerinin emanet edecekleri insanda ilk arayacakları şart “ehliyet” ve “liyakat” olmak durumundadır. Kişinin ehil ve liyakat sahibi olması için önce bilinç ve bilgi şarttır. Emanete riayet bilinci ve emanet edilen şeyi yerli yerinde kullanma bilgisi gerekir.
Peki bir insanın emanete riayet bilincine sahip olduğunun ölçüsü nedir?
1-Önce Allah’a ihanet etmemesidir.Çünkü Allah’ın emanetine ihanet eden birilerinden kulun emanetine ihanet etmemeleri beklenebilir mi?Allaha karşı mesafeli duran ,tarih boyunca Allahın diniyle mücadele etmiş insanlarla beraber olanlarla yola çıkılabilir mi?
2-Bir insanın yaptıkları yapacaklarının teminatıdır.Bugüne kadar Allaha ve müminlere yaptığı hizmetler göz önünde bulundurulmalıdır.Başörtüsüyle okuma ve çalışma hayatını sürdürebilmenin sağlanması,inançlı insanların inancını yaşamadaki özgürlükler,ekonomik alanda sağlanan rahatlıklar,barış ortamının sağlanması v.b. Bu hayırlı hizmetler bundan sonrada bu gayretlerin devam edeceği anlamına gelmektedir.
3-Halkın tanıdığı ve güvendiği birisi olmak:İthal olan,projesi olmayan ,halkın sorunlarından habersiz olan ,halkın tanımadığı ve önündeki kağıdı dahi okumaktan aciz olan bir insana emanet teslim edilemez.Aynı yolda defalarca gidip gelmiş, ehliyet sahibi bir şoför ile, o yola hiç çıkmamış,o yolu bilmeyen ve ehliyeti olmayan diğer şoförle bir tutulabilir mi?
4-Dayatmayla ,dış güçlerin emriyle ve zoraki aday olanlara değil, halkın adayı olana emanet teslim edilir.
Bugüne kadar taşıdığı anahtar sorumluluğunu yerinde kullanan bazı müslüman kardeşlerimizin emanet konusunda tarafsız kaldıklarını açıklamaları çok büyük bir vebaldir.Elindeki anahtarı emanet odasının üzerine bırakıp kim girerse girsin anlayışı büyük bir felaket getirecektir.
Unutmayın:Emanet odasına ehil olmayanların girmesine sebep olursanız o odaya bir daha ehil olanların girmesi mümkün olmayacaktır.Ehil olmayanların yapacağı tahribatların günahı da Bana ne, kim gelirse gelsin diyenlerin boynunda olacaktır. İşte o zaman iyileriniz de dua etse artık duanız kabul olmayacaktır.