"Bugün beyaz masa etrafında konuştuklarımızı yazın, desem... Çok değerli şeyler konuştuk bugün." Aleyna, "ben karşılıklı konuşmaları yazamam" dediğinde kır saçlı konuşan adam cevabı yetiştirdi "senin üslubun benim düşüncelerimle birleştiğinde harika bir metin ortaya çıkar Aleyna" dedi.
Sonra "destansı bir anlatımla" yazan Cansu'ya döndü; "Senin üslubuna da uygun düşer konuştuklarımız ya da üslubuna uydurursun sanırım konuştuklarımızı" dedi ve her birine görevlerini verdi. "Olur" dercesine sukutla başına salladı Cansu.
Beyaz masanın yeni konuğu İlayda'nın hastanede yaşadıklarını teferruatlıca yazdığı hatıratını okuyup gerekli nasihatleri aldığı gün konuşuldu tüm bunlar.
İlayda de içinden geçirdi belki "ben niye yazmayayım" diye. Evine getiren servisinden inip merdivenleri tırmanmaya başladığı zaman yazmayı kafasına koymuştu. Çantasını her zamanki gibi yerine fırlatır gibi bıraktı. Yüzündeki heyecan annesinin dikkatini çekmişti, merakla; "Hayırdır kızım, no'ldu sana böyle?" sorusunu bile o telaşla geçiştirdi.
"Sorma anne, sorma yeni şeyler yazacağım, yepyeni şeyler. Bugün beyaz masanın etrafında kır saçlı adamdan duyduklarımı yazacağım."
"Beni konuk olarak kabul ettikleri beyaz masada yazımı okudum. Cümlelerim hakkında masanın etrafındaki herkes kendince bir yorum yaptı. Yazdıklarımdan utanmadım ancak uyarıları da dikkate almam gerektiğini biliyorum. Sonra ders bitti.
İkinci derste ne konuşacağımızı tahmin bile edemedim. Eminim ki kır saçlının da bir fikri yoktu. En azından ben öyle hissettim. Sonra İsmet Özel diye bir yazarın kitabından okuttu ki ağır bir dili olduğunu gördük. Konunun akışında "müzelik fikir" tamlaması geçince, cümlelerini çok beğendiği onuncu sınıftaki Aleyna birden hoşuna gittiğini söyledi. "Müzelik fikir" diye mırıldandı sonra kır saçlı. Ardından tut tutabilirsen, anlamlar odanın içinde uçuştu durdu.
"Sonra müzedeki eşyaları bilirsiniz, eskiden kullanılmış ancak şimdi orada güzel bir şekilde sergilense de sadece seyredebiliyoruz. Dokunamıyoruz bile onlara. Ancak bundan yıllar önce hayatın içindeydiler ve bizlerin birçok işini görüyorlardı. Müzedeki eşyaların duruşu gibi bazı değerli fikirler de olabilir.
Müzelik fikir ile neyi kastettiğimizi anladınız sanırım. Evvelki zamanlarda bu milletin hayatına yol veren, yön gösteren fikirler vardı. Hayatımızın sınırlarını belilerdi, düşüncelerimizi geniş ufkunu gösterirdi. Ancak bizler ne hal ettiysek, onları günlük hayatımızdan, kültür dünyamızdan çıkardık. Bizim için değerli şeylerdi ancak mazi müzesindeki yerine yerleştirdik ve onlara artık dokunamıyoruz bile.
Onlardan bahsedenlere gerici veya yobaz deniyor, kınanıyor ve çağdışı kabul ediliyor. Kur'an-ı Kerimde anlatılır buna benzer bir konu. Allah'ın ayetleri için "bunlar eskilerin masalları" diyorlardı. Eskilerinin masalları. Masal kelimesi ile hakikat olmayan, uydurulmuş ve abartılmış sözler kast ediliyordu. Hayal gibi bir şeydir söylediklerin, demeye getiriyorlardı.
Müzelik fikirler ile eskilerin masalları bunlar denilen şeyler aynı kapıya çıkıyor demek ki. Şimdi sizin kişisel müzenizde böyle fikirler, düşünceler veya davranışlar var mı? diye sorduğunda kır saçlı, Aleyna ile Cansu birbirine baktı.
Ne söylemeleri gerektiğini ancak söylenmemesi gerekenler akıllarından geçmiş olmalı ki bunu fark eden kır saçlı adam; "sizin ne düşündüğünü benim için o kadar önemli değil. Sadece böyle fikirleriniz var mı, onu öğrenmek istiyorum. Zira konuyu daha iyi anlamanız açısından bunu bilmek istiyorum" dedi. Cansu; "Hocam bu fikirlerin ne olduğunu söylerseniz daha iyi düşünebiliriz" dediğinde kır saçlı; "şimdi bunu dini konulara yöneltip basit bir takım çıkarsamalarda bulunmak istemem" dedi. Ardından "eskiden yani batıya yüzümüzü döndüğümüz zamanlarda İslam bizi geri bıraktı, ilerlemeye mani oldu, diyorlardı. İlkokulda tarihi konulardan öğrendiklerim var. Mesela; Mustafa Kemal'in Anadolu'ya geçişi konusunda dinlediğim destansı hikayelerden sonra gerçekleri öğrendim yani Anadolu'ya nasıl gittiğini falan. Artık o eski hikayeler kişisel müzemdeki yerini almış bulunmakta.
O zihnimizde "önceki fikirler" ile aynı konuda "sonradan öğrendiğimiz fikirler" bir dönem mücadele eder sonra yenisi eskisini yener ve onun yerine yerleşir. Öğrendiklerimiz bizim fikirlerimizi hemen mi değiştirir yoksa bir sürece mi ihtiyaç duyarız? Herkes kendi öğrenme sürecine bir baksın. Ancak ilk öğrenme ile aynı konudaki yeni öğrendiklerimiz farklı zaman diliminde yerleşir zihnimize.
Fikir müzemizi genişletmek mi güzeldir yoksa belli sınırlarda tutmak mı? Bu konuda derin derin düşünelim bakalım neler çıkacak. Müzeler bir kentim, milletin hafızasıdır biliyorsunuz.
İlayda tüm bu anlatılanları günlüğüm yeni sayfasına kaydetmişti. Edebi cümleler olmasa da ne anladığını anlatabilmişti.