Bir aydır saygı konusu üzerinde düşünmem gerekirken hiç düşünmedim. Nasıl anlatırım, neler anlatırım diye kafa patlamadım. Ancak geçen sabah oğlumu okuluna bırakmak için Adliye Sarayının önünden geçerken ara yoldan okuluna gitmek üzere olan bir liseli kız öğrencinin iki dudağı arasına takıp takıştırdığı duman üreten o zehri görene kadar.
Okula geldim ve tüm edebiyat derslerini attım bir kenara… Girdiğim sınıflarda öğrencilerime “Bugün sizlere bir saygısızlık çarptı mı?” dedim. “Bir saygısızlık omuz atımı size?” “Bir saygısızlıkla en son ne zaman muhatap oldunuz?” Sorular yağmur gibiydi hatta sağanak yağışlı bir yağmur.
Okula gelirken halk otobüslerindeki saygısızlardan veya saygısızlıklardan bahsedelim. Hakikaten bu saygı mevzusu ilginç. Olduğunda da fark ediliyor olmadığında da… Demek ki kendini her zaman hissettiriyor. Yılın on üç ayı saygıyla yatıp kalksak yetmeyecek… (bu arada yıl on iki aydır)
Otobüste camdan dışarı bakarak yaşlıları ve hanımefendileri görmeyen gençlerimiz baş ucunda bekleyenlere içinden saydırıyordur herhalde. Kim bilir ne tür iç konuşmalar yapılıyordur o zamanlarda. Bilmek zor değil zira dizilere bile konu oluyor artık. Büyüklerimize yer vermenin, bizi ne kadar güçlü bir toplum oluşturacağını bilsek yer vermekte bu kadar zorlanır mıyız acaba?
İnanır mısınız, bu modern hayat davranışlarımızı güdük bir hale getirdi. Saçmalamamak için insan zorluyor kendisini. Ancak inanca dayalı davranış biçimleri mükafatı ahrete bağlıyor, Allah sevgisine bağlıyor, karşılıksız olmaya bağlıyor; böyle olunca insan birden büyüyor ve artıyor sanki.
Sınıfın ortasında elimle işaret ettiğim bir öğrenciye “Söyle bakalım babana saygını nasıl gösteriyorsun?” Cevaplar hazır zaten, Türk evladının belli bir baba motifi vardır. “Toplanıyorum hocam, uzanıp yatmıyorum. Babanıza ismiyle sesleniyor musunuz, anneniz babanıza ismiyle hitap ediyor mu, babanız annenize nasıl hitap ediyor?” yine sorular
Bazı okuyuculara garip gelebilir fakat milletimizin temel değerleri vardır. Bazı kırmızı çizgiler her ne kadar liberalizm rüzgarıyla silinmeye çalışılsa da bazı izler duruyor.
Dizi filmlerde evin içinde ayakkabıyla gezmelere ifrit oluyorum. Yatağa da öyle uzanmıyorlar mı, pes doğrusu.. Herhalde bir gün öğrenirim bu film setlerinde her role giren bu insanların normal bir Türk ailesinin kalıplaşmış davranışlarını niçin bu kadar hiçe saydıklarını?
Sonra bir çok laf sıraladım örnek olması kastıyla. Aşk ve saygıya getirdim sözü. Sigara için öğrencilerin, avuçları içinde saklayarak sigara içmesi hocasına karşı saygıdandır diye örnekler veriyorum ancak bu flört bataklığına düşmüş, bir dizi setinden fırlamış da otobüste önümüze düşmüş bu, “sonradan görme” budala aşıkların hal ve hareketlerine ne diyeceğiz? “Sana ne?” derlerse ne cevap vereceğiz. Gırtlağımız kazınacak geğirmekten, “aile var kardeşim” diye yandakine seslenmekten bıktık ama onlar birbirlerini karşı sevgi izharından bıkmadılar mı?” diyeceğiz.
Ancak en kolay yol şu; başını çeviriyorsun, içinden geçenleri zaten sen biliyorsun. Ne kadar dua biliyorsan okuyor veya mırıldanıyorsun. “Başımıza taş yağacak, tövbe tövbe” nakaratları akıp gidiyor. Mevlana ne güzel diyor “sen gözünü kapatıyorsun diye gece olmuyor.” Kötülüğü savmanın yolu bizde böyle başını çeviriyorsun, sırtını dönüyorsun, bir de bakmışsın ki o yanlışlık, o sayısızlık kaybolup gitmiş…
Hakikaten öyle mi oluyor? Yoksa sırtını dönünce dün saygısızlık dediğin şeyler her tarafa yayılmış ve sen artık çağ dışı kalmış gericini teki olmuşsun. “Kim bir kötülük görürse…” hadisini kim bir saygısızlık görürse diye okuyamaz mıyız? Saygıya davet etsen “ya kimse karışamaz bizim özel hayatımıza” derlerse korkusuna artık bir cevap üretelim.
“Dostum, kamusal alanda özel hayat olmaz. Git özelinde ne halt edersen et. Özgürlük sorumsuzluk ve saygısızlık üflemez adama. Özgürlük yaftası, adi batı taklitçiliği görüntüleri neslimizi ve geleceğimizi sıkıntıya sokacak.
Saygı “biraz içinden geldiği gibi” kelimesinin dışında olması gerekenlerdir. Arzu ve isteklerin tavan yaptığı hallerde saygıyı elden bırakmayan yüce gönüllü öğrencilerimizi her zaman tebrik ediyorum. Büyüğüne karşı nasıl davranacağını bilen, toplum içinde oturmasını kalkmasını bilen hanımefendi öğrencilerimize ne kadar da muhtacız…
Saygıyı saygın insanlar gösterir. Saygıdan nasibini almamışlar edebten yoksundurlar vesselam .