Şimdi ülkemizde tehlikenin alt sınırını, başlıktaki cümle belirliyor. Günlerdir, insanların dinlediklerine ve okuduklarına bakılırsa, nasıl bir yok oluş tehlikesi atlattığımızın farkında oluruz. Televizyondaki bir katılımcı "Eğer darbe gerçekleşseydi farklı bir Türkiye'ye uyanırdık demiyorum bambaşka bir ülkeye uyanacaktık" yorumu tüylerimi diken diken etti.

Bunca saldırı, katliam ve gözü dönmüşlük ile derin hainlik tehlikenin alt sınırı kabul edilirse millet tarafından bundan öte kurulacak cümlenin tehlike katsayısını hesaplamak çok korkunç olur sanırım.

Daha ötesi ne olabilir ki diye sorulabilir? Yorum cümleleri için "beterinde beteri" vardır diyerek bir yönünü açıklamak istiyorum.

"İtikadi sapıklık ya da inançtaki yanlışlıklar daha tehlikelidir" cümlesini her kim söylerse hak vermek gerekiyor. Yanlış inanç insanı sapkınlaştırır. "İnanç nasıl oluşuyor, inancın arkasındaki psikolojik alt yapı nedir" gibi sorular üzerinde düşünmek istemiyorum şimdilik.

İnanç; insanı yöneten çıkar ve menfaatten daha güçlüdür. Öyleyse insanı kalbinden yakalarsan bedenini de her türlü kullanırsın.

Müslümanlar üzerinde o kadar çok "plan kurgulanmış" ki bu parçalanmışlığı bir arada tutmanın imkanı yok gibi. Birbirinden farklı anlayışları yerleştirmişler Müslüman topluma, zamanı geldiğinde yakıyorlar fitili. Sonra pat...

İnsanlarımıza sükunet ve birlik noktasında biraz daha hassas olmalarını salık verenler akıllıca hareket etmiş olmak anlamına geliyor.

"Fikirler" üzerinden eleştiri yapmayı beceremiyoruz. "Şahısları" konuşmak daha kolay geliyor. Çünkü görüp de söylemek daha basit. Soyut fikirleri her beyin/akıl taşıyamıyor. "O yazar şöyle demiş, onun itikadı bozuk, sapık, İranla bağlantısı var gibi birçok cümleyi ard arda sıralamak, karşı tarafın anlayışla dinlemek yerine baskın çıkmak için bastırmaya çalışmak da kolay.

Dostlarımız, dost bildiklerimizin hiçbir önemi yok böyle davrananlar için. Eğer benim gibi düşünmüyorlarsa hele de "Ehli Sünnet ve Cemaat" hakkında ileri geri konuşuyorlarsa tarihten kazıyıver gitsin. "İnatçı ve kavgacı" bir karakterde fikirler nasılda insanları ayrıştırıcı kılabiliyor.

Hilm sahibi, anlayışlı insanlar katında da "farklı fikirler", demircinin balyozu altındaki kızgın demir gibi tava geliyor. Konuşuyorlar, tartışıyorlar biri diğerinden farklı şeyler öğreniyor. Hatta her biri cümlelerini, diğerinin cümlesi üzerinden anlamlandırıp farklı çıkarsamalar da yapabiliyorlar. Herkes yeni bir şey öğrenmenin lezzetini hissediyor.

"Kardeşçe yapılan nasihatleşme" yanında kardeşinin "delaletten dönmesi için yapılan baskılar" bir olur mu? Ruhlarda aynı tepkiyi yaratır mı? Adam, dinini kurtarmak için yırtınıyor, onca yılın kardeşliğini parçalıyor. "Din kardeşliği" mi olur "din" olmasa gibi aceleci bir çıkarsama yapmak bile konuyu anlamadığının belgesi oluyor.

Gelenekçi yapı ile Modernist anlayışlar üzerinde yaklaşım yapanlar, terazin iki kefesine konulmalı ve anlayışlar tartışılmalı. "Sen kafirsin, sen münafıksın, sen sapıksın" demek yerine "böyle inananlar kafir", "şöyle davrananlar münafık", "şu düşünceyi benimseyenler sapık" deseler daha iyi olmaz mı?

Kesmiyor adamı, kibar cümleler. Meydanları doldurulan kalabalıklara seslenen kaba bir ton ile haykırmak ki insanı insandan uzaklaştırır.

Ha bu arada, çeşitli vesilelerle saygı duyulması gereken büyük alimlere, saygısızca ifadeler kullanılması, memleket için yanlış insanlarla/ülkelerle yan yana durulması ile Efendimizin (sav) güzide sözlerini değersiz kılacak ifadeleri, tutum ve davranışlar da gözden kaçırılacak durum değildir.

İnsan dengeli ve itidalli olmalı ki bu da aklının varlığına, mükemmel kullanılmışlığını ispat emiş olsun.