Bir ikindi çıkışıydı. Elinde Filistin bayrağı tutan bir adam etrafına bakmadan başını öne eğmiş ruhunu dinliyordu. Dudakları kıpır kıpır dua makamındaydı. 15 Temmuz günlerinde İnegöl Belediyesinin önünde tutuğu nöbetleri düşündü bir an. O zaman kendi ülkesine yapılan hain saldırılara "dur" demek için her akşam sabahlara kadar beklemişti.

Şimdi ise katil siyonist İsrail'i lanetlemek amacıyla yürüyecekti tek başına. Niyetini bir tek canciğer arkadaşıyla paylaşmıştı. Çünkü mazlum Filistin halkına "yanınızdayım" mesajı vermek istiyordu. "Kim duyacak bu sessiz ve sakin yürüyüşü" diye düşünmedi. "Bir eylem ortaya koymak onca kelimeden etkili olur" diye inanıyordu.

Zalimler onca protestoya bakmadan 60 insanı öldürmüşler ve yüzlercesini de yaralamışlardı Filistin'de. Ekranlardan izlemişti devletler düzeyinde büyük kurullarda kravatlı adamların sanal konuşmalarını. Durdurmaya yetmiyordu zalim siyonist İsrailli köpekleri. Filistin bayraklı adam böyle düşünürken yanından geçenler de herhalde arkadaşlarını bekliyor, bir yürüyüş olacak herhalde diye bahsetti yanındakine.

Filistin bayraklı adam, hiç kimseyi beklemiyordu. Kafasına koymuştu bu yürüyüşü. Allah katından tarafım belli olsun, demişti. Geçen gün İshakpaşa Camii avlusunda yapılan protesto konuşmasına katılanların kalitesi kadar değildi kalabalık. Sessiz bir olgunlukla dinlemişti İHH Başkanı İlhan Tatlı'nın etkileyici duygusal konuşmasını.

Haberlerde izlediği zulüm ona bir şeyler yapması gerektiğini ilham etmişti. Zalimler sivillere ateş edip yaralıyor, ona yardım etmek isteyen sağlık görevlilerine saldırıyorlar. Zulüm hem de kapkara bir zulümdü yapılan.

Filistin'deki yürüyüşe katılıyormuş gibi hissetti kendini. ABD'nin elçiliği Kudüs'e taşımasını protesto etmek isteyen sivil yürüyüşe ortak olmak için adım atacaktı. Onların bıraktığı yerden, İsrail engeline takılmadan İnegöl'de belediye önünden heykele kadar yürüyecekti. Herhangi bir basın açıklaması da yapmayacaktı. Basına malzeme olmak değildi isteği. Ne büyük kahraman olma derdi vardı ne de tanınma.

Lakin biliyordu sosyal medyada paylaşımların etkisini. İnegöl'de bir adam elinde Filistin bayrağıyla yürüdü. Kim bilir kaç kişiye ilham olurdu. Filistin bayrağını kapan caddelere çıkar yürüyüş yapardı. Tarihte büyük yürüyüşler hep bir adımla hep bir adamla başlamamış mı?

AK Parti bayraklarının gölgelediği caddeyi on beş yirmi adım attı, Saadet Partisinin bayraklarının gölgelediği yere ulaştı. Yoluna devam ediyordu ve henüz kimse fark etmemişti. Ramazanda açık olmayan Sultan Pidenin önünden geçti. Birkaç kişi yürüyüşündeki ciddiyetten dolayı uzun uzun baktı ardından. Yoldan geçen bir gazeteci fark etti onu. Aracını park etti yol kıyısına, soluk soluğa yetişti Filistin Bayraklı adama.

"-Bey Efendi, elinizdeki bu bayrak ile neden yürüyorsunuz?" diye sordu. Adam zihninde tasarladıklarını gönlünde hissettiklerini bir volkanın patlayışı gibi haykırdı "Kahrolsun İsrail" "Zalimler İçin yaşasın cehennem!!!"

Duyan meraklılar birden etrafını çevirdi. Adam konuşuyor yanık ciğerinden dökülen kelimelerle. Bazen yutkunuyordu, bebeğe ve kadınlara yapılan işkenceleri tarif ederken. Kendi evlatlarını onların yerine koyanlar lanetler okumaya başladı bir anda.

Yol ayaklarının altında akıyordu. Gazetece mikrofonu uzatmış soruyor. Arkadaşı kayıt yapıyordu. İnegöl Belediyesi Ek hizmet binasının önünden geçerken ardındaki kalabalık birden artmıştı. Dükkanındaki Filistin bayraklarını kapıp gelenler, Türk bayraklarını çıkarıp gelenlerle İnegöl'ün en kalabalık caddesi "Kahrolsun İsrail" "Terörist Devlet" nidalarıyla çınlıyordu.

Tarih bir kez daha mı tekerrür ediyordu yoksa söyleyen doğru ve haklı mı söylemişti. "Bir adımla ve bir adamla başlarmış büyük yürüyüşler."

Not: Bu bir hikayedir. Ancak Pazar günü ikindi sonrası Belediyenin önünde, elinde Filistin Bayraklı birini görebilirsiniz.