Bu günlerde etrafımız siyasetten yanıp kavruluyor. Ekranlarda siyasetçilerimiz fink atıyorlardır. Kim kiminle ittifak yapacak, kim kime karşı duracak... Onlarca senaryo yazılıp çiziliyor. Herkes üstüne düşeni aklının kestiği kadar yapmaya çalışıyor.

Lakin altını kalın bir çizgiyle çizerek söylüyorum ki dünyada bunca yıldır zulüm ve kan siyaseti gütmüş olan üst akıl -her kim veya her neyse- artık ihtiyarlamıştır. Seçim tarihinin öne alınmasıyla nasılda panik oldu. Elleri ayakları karışmakla kalmadı akılları da karıştı.

Kurallarını koydukları dünya yavaş yavaş ellerinden ayıp gitmektedir. Pörtletmiş gözleriyle dünyanın gidişatını seyretmekten kendilerini alamıyorlar. Sanıyordu ki kıyamete kadar böyle gidecek ve her tökezlediklerinde küllerinden tekrar dirilebilecektir.

Sanırım üst akıl için muhteşem son yaklaşıyor. İnsanlığın son adası Osmanlı bunca iyilik ve adaletine rağmen eceli geldiği için tarih sahnesinden çekildiği gibi şimdi üst akıl geberip gidecek. Zira Türk milleti birlik olunca ne kadar büyük işleri başardığını gördü, görüyor artık.

Hür, onurlu ve şerefli yaşamaya alışmış bu necip millet kısa bir dönem boynu bükük yaşadı. Yuttu, yutkundu ama yeter diyeceği vaktin geldiğini de anlatı artık.

Muhalif olanlar birçok eleştiri ile yürüyorlar onlarca kusurlu görülen meseleler üzerine. Sağ gösterip sol çakmaya çalışıyorlar. Bu devleti yıkmaya dağıtmaya çalışan çok insan/ülke var. Bunları görmezden gelip veya yok sayıp yorum yapanlara biraz gıcık oluyorum.

Tabii bu kızgın grup hakperest olma konusunda biraz yavaş takılıyor. Akıl tartıları fark edilir boyutlarda şaşmış durumda. Hiç istemeyerek, hiç kabullenemeyecekleri adaylardan medet umar olduklarını medyadan görüyor ve okuyoruz. Bir tarafta sevinç, gayret, fedakarlık, azim bir çalışma aşkı; diğer tarafta bu gün ne yapsam havasında.

"Allah çalışana verir" düsturu çerçevesinde plan-proje, arkadaşlarına hakim olma, ne yapacağını bilme açısından bakılınca akıl ibresi sarsılmadan istikameti gösteriyor.

Sanal sıkıntılar üretmeye gerek yok. Zaten ülkemizin bir sürü yapılacak iş var. Lakin bazılar nefsine batırdıkları kızgın iğnelerin acısıyla bağırıp duruyorlar. Hatasızlık- kusursuzluk hedef olmamalıdır zaten. Önemli olan o sorunlarla doğru yöntemlerle mücadele azmi olması lazımdır.

Halbuki meydan meydan miting yapan adam sırtından terliyor. Memleketi için var gücüyle çalışıyor. Plan, program, gayret ve samimiyetle yürüyor adım adım yeni siteme doğru.

Geçenlerde biri sordu "seçim neden öne alındı?" ona dedim ki; "Akdenizdeki yabancı ülkelerin gemilerini görüyor musun? Onları namluları 360 derece döner. Suriye'yi vuran namlular sağa doğru 90 derece açıyla çevirip ateşlese Mersin'imizden, Adana'mızdan, Antalya'mızdan kara dumanlar yükselir.

Bildiğimiz kadar filmlerde böyle oluyor. Patronlar rakiplerin üzerine elemanları gönderirler, onlar figürandır. Bunlar çoğu zaman emredilen işi halleder ve patrona tekmil verirler. Onlar beceremezse seçilmişleri gönderirler işi yapsın diye. Onlar da bertaraf edildiğini gördüklerinde patron kolları sıvar "sizi gidi beceriksizler" deyip dalar rakibin için...

Akdenizdeki filolar bana böyle bir filmi anımsattı.

Artık dünya patronlarına baş tutacak dik başımız ve mangal gibi yüreğimiz var. Bir kişini adını öne çıkarıp memleketin geleceğini düşünmeyenlere yakın tarihi hatırlamak isterim. Sorunları çıkaranlar suçluyu da işaret edip "o giderse bu sorunlarda biter" dediklerinde bu saf dilli insanların bir an durup düşünmeleri gerekmez mi?

Ben kimin ve bu hal neyin nesi?" ben bu yazımda olanları göstermeye çalıştık aklımın yettiğince. Artık meşhur sözü haykıralım "işte görüyorsunuz anlatmaya gerek yok."