Gezici destancılık; yakın civarda yaşanmış önemli olayların "aşık ya da aşık destancı" denilen kişilerce şiirsel bir yorumla yazılması, bu şiirlerin broşür olarak matbaalarda kendilerince çoğaltılıp satılmasıdır.

Yazdıkları destan denilen şiirleri A-3 ölçeğindeki kağıtlara basarlar, teyplere kendi sesleri ile okuyarak kaydederlerdi.

Tek yaprak samanlı kağıt üzerine genellikle kırmızı renkli mürekkep ile basılmış destanları kollarına alır kalabalık yerlerde yüksek sesle okurdular.

Destancının okuduğu metin boynundaki teypte de okunur, destancı kendi sesine düet yapardı.

Yürürken bile yanlarında yürüyen meraklı bir grup oluşur biriken meraklılara da kuruşlu fiyatlara satardılar.

Gezginci destancılık Tanzimat döneminde taş baskısı tekniğinin kullanımı ile başlamış ve yetmişli yıllara kadar süren bir asırlık gelenek oluşturmuştur.

Televizyon ve radyonun yeteri kadar yaygın olmadığı günlerde haberin geniş kitlelerce duyulmasına da katkı sağlarlardı.

Gezginci destancılar acıdan para kazanmayı meslek edinmişlerdir.

İşledikleri konular; cinnet haberleri, kavuşamayınca veremden ölenler, intihar edenler, elim trafik kazaları sonunda yok olan aileler vb. oluştururdu.

Yanık sesli insanlardır, Perşembe pazarını karış karış dolaşırlar, satış yaparlardı.

Çocukluğumda destancılardan destan alıp evdekilere ve komşulara ağlamalar, dualar ve beddualar eşliğinde defalarca okuduğumu hatırlıyorum.

Destanı bir kilim veya minderin altında saklayıp yeni misafirlere ya da aynı kişilere ikinciye okuduğum da oluyordu.

Kaynakça : Çağdaş Yusuf Akbulut "Gezici destancılık Mesleği" Ekseninde Tür ve Metin İlişkisinin Problemleri Üzerine, http://dunya48.com/cevat-k.../27305-cevat-kulaksiz-destancilar