Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a (c.c) mahsustur. Salat ve Selam, Hz. Muhammed (sav)'in, O'nun Ashabının, yolunda gidenlerin ve Mü'minlerine iftira atmaktan uzak duranların üzerine olsun.
Hucurat süresindeki bu ayeti kerimeyi Ali Küçük hoca efendi şu şekilde tefsir ediyor "Ey mü'minler Eğer yoldan çıkmış, itaatten çıkmış bir fasık size bir konuda bir haber getirirse onu araştırın Tahkik edin O haberin aslını, esasını öğrenmeye çalışın. İnceden inceye o haberin aslına ermeye çalışın, tahkik edin. Aksi taktirde onun getirdiği habere hemen inanarak, güvenerek bir eylem gerçekleştirmeye, bir karar vermeye, bir davranışta bulunmaya kalkışırsanız, belki bilmeden bir kav-me zararınız dokunur da sonra yaptığınız işten pişmanlık duyarsınız.
Onun için size gelen haberi etraflıca araştırmadan karar vermeyin. Yanlış olabilir, eksik olabilir, asılsız olabilir, doğru da olabilir. Ama eğer yanlışsa, karşınızdakine bir zarar vermiş olursunuz ve sonunda yaptığınızdan pişman olursunuz."
Diyelim ki filanlar kafir oldular, falanlar size karşı şöyle şöyle yaptılar, sizin hakkınızda şöyle şöyle dediler diye bir fasık size bir haber getirdi. Siz de bu haberi alır almaz tahkik etmeden, haberin doğruluğunu araştırmadan öfkelenip hemen çektiniz kılıçlarınızı, bindiniz atlarınıza ve onların üzerine yürüdünüz ve onları öldürdünüz.
İşte Rasulullah Efendimiz döneminde vukua gelmiş bir hadise üzerine gelen bu ayet-i kerime, kıyamete kadar bu konuda Müslümanlara bir yasa belirliyor. Hadise, müfessirlerimizin beyanına göre şöyle: Allah'ın Resulü, yeni Müslüman olan Ben-i Mustalik kabilesine zekatlarını toplamak üzere sahabeden Ukbe bin Ebi Muayt isminde birini gönderir. Ukbe oraya gider ama korktuğu için kavme varmadan geri döner. Yarı yolda bir hesabın içine girer. Daha önce o kabileden birileriyle kavga edip yaralamıştır. Şimdi onlar benim geldiğimi haber alırlarsa bana bir zarar verirler korkusuyla yarı yoldan geri döner ve Allah'ın Resulü'ne o kavmin zekatı vermeyi reddettiklerini ve kendisini öldürmeye çalıştıklarını, ellerinden zor kurtulduğunu söyler. Rasulullah Efendimize yalan bir beyanda bulunur.
Bunu duyan Allah'ın Resulü hemen bir kuvvet hazırlayıp üzerlerine yürümeye düşünmeden önce hemen ashabını mescide toplar ve onlarla istişare eder. Veciz bir hutbe okuyarak durumu Müslümanlara haber verir. "Daha önce müslüman olan Ben-i Müstalik irtidat edip dinden çıkmıştır," buyurur. Bunun üzerine sahabe-i kiram efendilerimizden pek çoğu çoktan atlarına biner, kılıçlarını kuşanır ve: "Ne duruyoruz ey Allah'ın Resulü? İrtidat eden o kabilenin kökünü kazıyalım" derler. Ama Rasulullah Efendimiz dikkatli davranmadan, araştırma yapmadan, tahkik etmeden yanadır.
Hemen sahabeden iki kişiyi yola çıkarır. "Gidin, araştırın, gelen haber doğru mu, yanlış mı?" O iki sahabe kabileye gelirler. Bakarlar ki kabile köyün dışına zekat mallarını yığmışlar, Medine'den gelecek zekat görevlilerini beklemektedirler. Sahabe selam verir, onlar selamlarını alırlar. Derler ki, "bizden önce buraya Medine'den kimse geldi mi?" "Hayır, hiç kimseyi görmedik," derler. Bunun üzerine durum anlaşılır ve süratle o iki sahabe haberi Resul'e (a.s) ulaştırırlar. Böylece büyük bir felaket önlenmiş olur.
İşte Rabbimiz bu ayetiyle, bu uyarısıyla o dönemde Rasulullah Efendimizi ve kıyamete kadar da tüm Müslümanları uyarıverdi.
Araştırmadan, soruşturmadan bir karar verilip o kavme saldırıldığı zaman gerçekten çok büyük facialara sebebiyet verilmiş olabilecekti. Haksız yere kan dökülecek, pek çok masum insanın canı gidecekti.
İşte Rabbimiz kıyamete kadar bu tür facialardan bizleri koruyacak bir yasayı böylece indirmiş oluyordu. Bizim için en güzel bir hayat düsturunu bize tarif ediyordu. Günlük hayatımızda da, aile hayatımızda da, toplum hayatımızda da bu böyledir. Aramızda günahkarlar, fasıklar, söz taşıyıcılar, arabozucular olabilir. Müslümanların arasına fitne ve fesat tohumları ekmek, Müslümanları birbirlerine düşürmek isteyenler olabilir. İşte şu anda şu ne idüğü belirsiz medya Müslümanları birbirlerine kırdırmak için çırpınıyor. Müslümanları birbirlerine düşman etmek, bu ülkede Müslümanların dirliğini bozmak için koşuşturan nice hainler, nice ajanlar meydanda cirit atmaktadır.
Bunu bizler de çok iyi anlamak zorundayız. Ne kadar da güzel söylüyor Rabbimiz değil mi? Bir fasık size bir haber getirdiği zaman aman onu araştırın. Doğru mudur, yanlış mıdır tahkik edin. Sakın araştırmadan gazapla harekete geçmeyin. Unutmayın ki öfke ile kalkan zararla oturur.
Burada yapılacak en doğru, en güzel iş bize bir haber geldiği zaman hemen anında o haberle ilgili kişiye, kişilere gidip, "bak senin hakkında şöyle şöyle duyduk, bu doğru mudur?" diyerek bizzat kendisinden işin aslını öğrenip ondan sonra karar vermek olacaktır. İşin aslını öğrenmeden ani bir karar verilmeyecektir. İşte Rabbimiz herhangi bir zarara uğramaktan sakındırıyor bizi. '' (1)
Fi emanillah.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(1) Besairul Kur'an 15.Cilt 426. sayfa
.