Hayatınız ekranlardaki hangi diziye benziyor, hiç düşündünüz mü?

En çok ekran başında kalabilen bir milletin fertleri olarak kimimiz haber ezberliyor, kiminiz dizileri takip ediyor, kimileri meşin yuvarlağın adından sektiriyor bakışlarını. Ekranda gördüğümüz şeylerin ardı ötesi olmayanı yok gibi.

"Ne anlatmak istiyor bunlar?" sorusunu bolca sormalıyız belki de. Bir haber mi dinledik, hemen soracağız "bunlar ne yapmak istiyorlar?" "bunlar ne anlatmak istiyorlar?" gibi. Gösterdiklerini görüyor, anlattıklarını duyuyoruz ama niçin, neden gibi sorular da aklımızı kurcalamalı biraz.

"Bana eşyanın hakikatini öğret" diye dua eden bir Peygamberin ümmeti olarak da peşinen düşmemiz gereken bir konu.

Adamlar "ilk buluşma" diye bir program yapmışlar, adam karısının yanında, sevdiği kızın yanında masasına oturan yabancı bir kadının garip hareketleri karşısında çıldıran, deliren sevdikleri ile ipleri koparmak üzereyken, olayı yöneten ve her davranışa bol para veren perdenin arkasındaki ekip bir birden çıkar ve şakalandıklarını söyler... Her şey tatlıya bağlanır, gülüşmeler vs. vs.

Ekran başındakiler olarak arka planı biliyoruz ya masum masum bakıyoruz. Böyle demişken her bölümü ilgiyle seyrettiğim sanılmasın ha. Sonra işin sırrı açıklanır; o çıldıran zavallı da yavaş yavaş sakinleşir ve iş tatlıya bağlanır. Paranın yüzü sıcaktır çünkü.

Peki, bu arada ne olmuştur, neden böyle bir şakalaşma yapılmıştır? Genel ahlak kurallarıyla örtüşüyor mu? Para için böyle ahlaksızlıkların yapılması ve bir insanın duygularının bu kadar örselenmesi doğru mu?

Biz edebiyat öğretmenleri roman veya hikayeleri okurken bir konudan bahsederiz. O da yazarın olay, durum ve düşünce karşısındaki tavrı nasıldır? Belirtilen olaya karşı olumlu mu olumsuz mu tavır takınıyor merak ederiz. Bunu nasıl anlarız diye sorarsanız yazarın kullandığı kelimeleri takip ederiz. Kullandığı kelimeler yazarın tavrını gayet net biçimde ortaya koyar.

Buradan yola çıkarak dizileri izlediğimizde kendi kültür dünyanıza karşı tavrın ne olduğunu anlayabiliyorsunuz. Tabii burada temel sorun olaylara hangi perspektiften baktığınızdır. Milli kültür ve dini yaşam açısından bakıyorsanız tahribatın ne kadar çok olduğunu görürsünüz. Liberal bir çizgiden bakıyorsanız insanın belli ölçüler dışında her yaptığını kutsuyorsanız iş değişir. Zaten kendi pencerenizden eleştiri yaptığınızda karşı pencereden "ne var bunda canım, çocuklar biraz eğlenmek istemişler, ne olacak? Hemen her şeyi dine çekmeyin, her şeyi haram helal açısından bakmayın canım" derler.

Şimdi problem bambaşka bir mecraya sürüklendi. Bu konuya fazla dalmadan bir iki örnekle bitirmek isterim. Mesela "Elimi Bırakma" isimle TRT dizisinin vurguladığı noktalar güzel... Kitap okumayı bırakın da dizi takip edin demiyorum. Ancak hayatın sorunlarıyla karşı karşıya kalmış bir genç kızın mücadelesi anlatılırken iş kadını yaşlı teyzenin milletimizin temel ahlakını öne çıkaran tutum ve davranışlarını izlemek mümkün.

Dizi değerlendirme tekniklerine girip uzun uzadıya anlatacak değilim. Ancak aptal kutusu diye tarif de edilen bu sihirli ekran karşısında kendimizi salıp koyuvermemiz doğru değil. Zihnimiz her daim tetikte olmalı. Konuşma programları dinlemeli uzmanlarında faydalı bilgiler öğrenmeli, haberleri izlemeli dünya insanlarının halinden haberdar olmalıyız.

Burada izlediklerimizi ekrana getirenlerin niyetleri okuyabilirsek gösterilenin amacını daha iyi kavramış oluruz. Biz ekranın karşısına eğlenmek, dinlenmek, hoş ve boş vakit geçirmek için oturduğumuz zaman onu bize verecek onlarca kanal var.

"Bu dünya hayatını isteyene ondan dilediğimiz kadar veririz kim de ahreti isterse ona da istediğini veririz" buyuruyor Rabbimiz. Bu cümleye kulak verip ne istediğimize dikkat etmeliyiz. Zira madem ki istediğimiz verilecek "ebedi olanı" isteyerek dünya ve ahretimizi kurtarabiliriz. Niyetlerimiz bizi istediğimize taşır.