İnsan olmamızın en tabii sonuçlarından biri, hataya müsait oluşumuzdur. Mü'min olmamızın bize yüklemiş olduğu en önemli görevlerden biri de çevremizdeki hataları düzeltme yükümlülüğümüzdür.

Hata etmemek bizim için ne kadar önemli ise başkalarına ait bile olsa hataları düzeltme gayreti içinde olmak da o derece önemlidir.

Hiçbir mü'min kendisi dışındakilerin hatalarına karşı 'banane' savunması yapamaz. Böyle bir savunma önceki ümmetlere benzeme sürecini çağrıştırır. Hata edebilen ve hataları düzeltmesi gereken vasıflarımız her şeye rağmen aynı anda bünyemizde bulunmalıdır.

Mü'minin, hatasızlık makamında bulunamayacağı gibi başkalarının hatalarına karşı sessizlik düzeyinde de bulunması mümkün değildir.

Mü'minler olarak kardeş olmamızın, bir duvarın tuğlaları gibi olmamızın anlamı budur. Bize özel hatalarımızdan istiğfara, başkalarının hatalarını da ıslaha mükellefiz.

Bencilliği, elindekini paylaşmaya yanaşmamak olarak gördüğümüz zaman hayatı maddeyle sınırlamış oluruz. Elindekini paylaşmaya yanaşmak kadar, başkalarının iyilik çizgisinden uzaklaşmasına karşı tepkili olmaya hazır olmamız, gerçek kardeşliğin göstergesidir.

Kur'an, mü'minlerin temel özelliklerinden söz ederken, onların birbirlerine iyiliği emrettiklerini, kötülüklerden alıkoymaya çalıştıklarını bildirmektedir.

Kur'an'ın mü'min özelliği olarak önümüze koyduğu bir iş, bizim için ikinci dereceden bir iş olamaz. Allah'ın mü'minler için vasıf olarak belirttiği ne varsa o önemli ve gereklidir.

Namaz ve cihat, mü'min için Allah Teala'nın emirlerinden olmaları hasebiyle nasıl din olarak algılanıyorsa, mü'min insanların birbirlerinin hatalarına karşı 'düzeltici' olma vasıfları da Allah Teala tarafından tayin edilmiştir.

Eğer dini yaşamak 'cihat' adı altında anlaşılacaksa, işlenen hatalara karşı sessiz kalmama tavrı cihadın bir türü olarak anlaşılmalıdır.

Hayır, dini yaşamak 'ibadet' adı altında gerçekleşecekse o takdirde de mü'minin çevresindeki hatalara karşı tepkisi, ibadetin ta kendisidir.

Bunun adına sosyallik de denebilir. Adlandırma ne olursa olsun mü'min, kendisinin de içinde bulunduğu hayat okyanusunda, yolculuğuna çıktığı geminin batmasına karşı hassastır.

Bu hassasiyetin yükselmesi veya seviye kaybetmesi birinci dereceden imanla alakalıdır.

Allah Teala, Maide suresinin 79. ayetinde Yahudilerin o meşhur sürükleniş sürecine ait işaretlerden biri olarak, kötülüklere karşı 'engel olma' vasıflarını devreye koymayışlarını göstermektedir.

Kötülüklere karşı engel olmamak, ezanı duyup davete icabet etmemek gibi uygulama noktasında basit, sorumluluk noktasında büyük yanlışlarımızdandır.