Çukurca?da yaşanan terör saldırısında 25 askerimizin şehit olmasının ardından yine doğudan gelen bir haberle yıkılmıştık. Terörle dişlerin ve yumrukların sıkıldığı bir anda Van?daki depremle sarsıldık. 7,2 şiddetindeki depremde şu ana kadar 600?den fazla insanımızı kaybettik. Van?da meydana gelen bu deprem ölümün, yıkımın, soğuğun yüzünü bize gösterip şer olarak değerlendirilse de Türkiye?nin batısından, doğusuna, güneyinden kuzeyine başlattığı kardeşlik hareketiyle bir anda hayra dönüverdi. Sıkılan yumruklar açıldı ve Vanlının eline uzandı. Bakara Süresinde Cenab-ı Hakk?ın buyurduğu gibi ?Sizin hayır gördüklerinizde şer, şer gördüklerinizde hayır vardır, siz bilemezsiniz, onu ancak ben bilirim ayeti bir kere daha kendini ispat etti. ?Ölenlerin şehitler zümresine yazılması duasıyla? ölümler yeni bir hayatı, barışı, kardeşliği doğurdu. Bu ülkede Kürtlerin Türklersiz, Türklerin Kürtlersiz yaşayamayacağı bir kere daha kendini açık ve net şekilde ortaya koydu. Gölcük?ten kendisine mont gönderene Allah razı olsun kardeşim. Şu an gönderdiğin montla ısınıyorum. Sana söz bir gün sen düşersen ben de seni kaldıracağım mesajı atanların birbirinden ayrılması mümkün mü? Bu deprem bizim kardeş olduğumuzu bir kere daha ortaya koyarken terör örgütünün o çirkin yüzünü de bir kere daha açık ve net ortaya koydu. Yardımları engelleyen PKK?lılar ile Van?a değil de terörist cenazesine katılan örgütün siyasi kanadı depremle beraber enkazın altında kalanlar arasındaydı. Bin yıllık kardeşliğimizi bir kere daha hatırlattı deprem. Deprem, şer görünürken sonuçlarıyla hayra vesile olmuştu. Bir kere daha depremde yaşamını yitirenlere Allah?tan rahmet dileyelim. Tüm Türkiye?de ve İnegöl?de yaşayan Vanlı kardeşlerimize de başsağlığı?

Sadaka Taşından Yardım Şovuna

İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif?in ?Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz. Gelmişiz, dünyaya milliyet nedir öğretmişiz? şiirini bilirsiniz. Bu şiir hem geçmişe dair kıvancı hem de bugüne ait hüznü ifade ediyor aslında. Bu şiirin ardından bizim medeniyetimizden önemli bir ayrıntıyı paylaşmak istiyorum bugün. Sadaka taşı. Eski İstanbulda yardımların en göze batmayanı ??sadaka taşları?? kullanarak yapıldı. Bu taşlar bir buçuk-iki metre yüksekliğinde mermerden olurdu. Üst kısımlarının ortasına çanağa benzer bir oyuk açılır, sadaka verenler parayı buraya bırakırlardı. İki metrelik taşların yanında, tepesine rahatça ulaşılabilmesi için birkaç basamak konurdu. İhtiyacı olmasına rağmen dilenmekten çekinenler gecenin geç saatlerinde taşın yanına para almaya gelir ama bırakılan meblağın tamamını değil, ihtiyaçları olduğu kadarını alırlardı. 17. yüzyıl İstanbulunu anlatan bir Fransız gezgin, üzerinde para bulunan bir taşa tam bir hafta boyunca kimsenin gelmediğini yazmıştı. Böyle bir kültürden gelmişiz biz. Veren eli alan elin görmediği bir kültürden.

Van için yapılan TV?deki yardım kampanyalarını izlemişsinizdir. Başkalarının da katkısı, örnek teşkil etmesi adına olumlu bir çalışmaydı. Sanırım STV?de 65 milyon, ortaklaşa yayın yapan 19 kanalda da 70 milyon TL kadar para toplandı. Türkiye?nin seferber olduğu kampanyaya telefonla katılıp caka satanların ne yazık ki 2/3?ü yardımı sadece sözde yapmış. Paralar yatırılmamış. Osmanlının sadaka taşıyla ?kul değil Allah bilsin yeter? mantığından, ?Allah değil kul bilsin, sadece şov alarak kalsın? mantığına. Söylenecek tek şey: yazık.