Nihayet kavgalı ve sert bir atmosferin hakim olduğu bir seçim döneminin de sonuna geldik. Yapımda ve yayında emeği geçen arkadaşlara pek teşekkür edemeyeceğim.

Yorulduk, usandık, sıkıldık. Uluorta ithamlar, hesapsız kitapsız vaatler, ipsiz sapsız iddialar. Neredeyse biraz daha eski olmuş olsa Roma dönemi propagandavari diyebileceğimiz tarzda, sokaklarda bağır çağır modern tellallar ile gürültülü atmosfer. Ve tüm bu kakafoni içinde nihayet seçim günü geldi çattı. Erdoğan her zaman olduğu gibi uzak ara, İnce'nin de o gece bir gazeteciye ikrar ettiği şekilde "içinden geçercesine" aldığı birincilik ile ikinci tura gerek kalmadan ilk cumhurbaşkanlığı sisteminin ilk seçimini %52 gibi bir rakamla kazandı.

Seçim akşamı yenilgiyi bir türlü hazmedemeyen bir kısım CHP seçmeninin Muharrem İnce'nin kaçırıldığı, tehdit edildiği, Fox Tv'nin basıldığı, sunucuların derdest edildiği gibi ipe sapa gelmez iddiaların trajikomik hallerine şahit olduk.

Hayır, anlamadığım zaten seçimi kaybetmiş bir adayı asker ya da derin devlet - her neyi kastediyorlarsa - içeri alıp ne yapsın? Bunlara inanan kitle bir de kendini diğerlerine oranla daha akıllı, okumuş, bilgili, güngörmüş, ultra iyi, mükemmel, fevkaladenin üstünde kesim olarak tanımlamıyor mu? İşte o zaman eski Cumhurbaşkanı sevgili Abdullah Gül'ün kullanımıyla beyinlerimize kazınan o meşhur cümlesini kurmadan edemiyorum; "İnsan gerçekten hayret ediyor."

Neyse, Allah'tan İnce ertesi günü çıktı bir yerlerde esir falan tutulmadığını söyledi de öyle inandılar. Aksi halde "suyumu neden bulandırdın?" mantığıyla sokaklara çıkıp iktidara ve ona oy verenlere ders vermeye niyetli kızgın boğa misali tava gelmiş kitlelerin önünü nasıl alacaktık sonra..?

Zaten Gezi'de böyle gaza gelen bu kızgın boğaların ülkemize maliyeti 100 milyarlarca lira olmamış mıydı? Yüzlerce otobüs, özel mülk, kamusal binalar ve ATM'ler harap edilmiş. Polis arabaları yakılmış, kaldırım taşları sökülmüş ve öyle sükuna erebilmişlerdi ya. Zaten bu konuda sabıkalı olan Gezicilerin yine aynı Saiklerle böyle bir gerilimi fırsat kolladığını fark etmedik sanmayın.

Muharrem İnce'nin incelik yapıp Erdoğan'ı tebrik etmesi, Kemal Kılıçdaroğlu gibi her seçim sonrası çamura yatmayıp, milletin aklıyla dalga geçip halkı aptal yerine koymayıp yenilgiyi kabul etmesi, seçmenini sokaklara çağırmaması takdire şayandı. Yiğidi vur ama hakkını ver demişler.

Sosyal medyada beni takip edenler bilir. Hele bir seçim geçsin konuşacağım diye yazmıştım. Seçim öncesi yersiz eleştirilerle vurmak istemedim ama iktidarın eksiklerini, hatalarını yazma vakti geldi. İnşaallah düzeltilir de bizim de yazacak bir şeyimiz kalmaz. Zaten %42.5 ile Ak Parti'nin oyunu düşüren halkta esaslı bir tokat nakşetti. Erdoğan mesajı aldık dedi. Mesajın alınıp alınmadığını önümüzdeki 5 yıl içinde göreceğiz. Hatta 9 ay sonra yapılacak yerel seçimlere kadar ak koyun/kara koyun belli olur.

Hatalar ve arızalar bu köşede yazılacak. Teşkilatlarda yaşanan kavgaları, belediyelerde ayyuka çıkan yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırmaları konuşma vakti geldi. Muhalif olacağız lakin onarmak için, daha iyiye gitmesi için, menfaatçi münafıkları deşifre etmek için. Aksi halde "kol kırılır yen içinde kalır" mantığı bu virüsü daha da büyütüp bünyenin tümünü yer bitirir. Kangren olan kolu kesmezseniz tüm vücudu sarar..

Hatasız olan yalnızca Allah'tır. Bu gerçeği aklımızdan çıkarmadığımız müddetçe holiganlaşmayacağız ve Hz. Ömer'e sahabelerin söylediği gibi "ellerimizdeki kılıçlarımızla eğri olanı doğrultmaya" ahd edeceğiz...