Cümleleri özenle kullanmalıyım bugün. Kelimeleri cımbızla seçmeliyim. 16 yıldır ben de büyük emekleri olan bir camia hakkında; kullanacağım her bir cümlenin vefasızlık teline dokunmaması adına, hakka girme korkusuyla dikkatlice yazmayı istiyorum.

Üniversiteyi 28 Şubat sürecinin en zorlu yıllarında okudum. 1997 yılında Adana'ya gittiğimde rahmetli babam elimden tutup teslim etmişti beni ağabeylere. 'Alın, sahip çıkın; siz oldukça gözüm arkada kalmaz' demişti. Sıcak Adana'nın sıcacık, samimi insanlarının yurtlarında kaldım.

İlk yılda çok sıkıntımız olmamıştı. Fakat 98'de şartlar değişmişti. Başörtülü arkadaşlarımız 'Artık başınız kapalı gelmeyeceksiniz' diye uyarıldığında biz ağabeylere baktık. 'Devlete baş kaldırılmaz' dediler, itaat ettik. İmam Hatip'ler kapanıyorken yine ağabeylere baktık. 'Devlete baş kaldırılmaz' dediler. 'Vardır ağabeylerin bir bildikleri' deyip itaat ettik. İtaat et, rahat et anlayışı kazınmıştı bir kere kafamıza.

İmam Hatip'liler sanki bir suçluymuş gibi kara listeye alınırken; Finans dersindeki başarımdan dolayı okulda kalma, asistanlık yapma idealimi 28 Şubat zihniyeti çöpe atmıştı. İmam Hatipli diye fişlenmiş, ismimizin karşısına kırmızı kalemle yazılar bile yazılmıştı belki de...

28 Şubat'ta İslami cemaatler devletin bu acımasız, zorba yaklaşımına direnirken; biz gıkımız çıkmadan karşıdan izliyorduk. 1998'deki sessizliğin bedeli 1 yıl sonra kasetlerle ödenmeye başladı. 'Düğmeye ben bastım' diyerek ortalıkta gezinenler, hizmet hareketini bir terör örgütü gibi lanse ettirmeye çalışanların çabaları da bizi 'Acaba birilerinin bedduası mı bu' düşüncesine götürmedi.

Mavi Marmara hadisesinde Türkiye ile dünya ayağa kalkmış, gecelerini, gündüzlerini dualarla, gözyaşlarıyla geçirenlere - yıllarca 'Ne işiniz var Kenya'da, Senegal'de' sorularına muhatap olmamış gibi- 'Ne işiniz var Gazze'de, otorite İsrail'in karşısında' sorusunu sormanın hicabını, üzüntüsünü duymadım desem yalan söylemiş olurum.

Hizmet hareketi yazarlarının bile günlerce, haftalarca bu cümlenin ne anlama geldiğini anlatma çabalarıyla karınlarına ağrılar girdi.

Bin yıl sürer denilen 28 Şubat sona erdi. İster beğenin ister beğenmeyin ama 11 yılda çok şey değişti bu ülkede. Başörtülü devlet memurları, ortaokul ve liselerde Kuran ve Siyer dersleri, katsayı adaletsizliği...

Bütün bunları çözen bir iktidara sadece dershaneden dolayı çok ağır hakaretler yağdırmak, Aziz Nesin'e, Kenan Evren'e, Bülent Ecevit'e gösterilen saygının binde birini -İslami cemaatlerin belki de en fazla rahat edebileceği bir ortamı sağlayan- isme göstermemek...

16 yıllık bir geçmişe vefasızlık yapıyor muyum, yapmıyor muyum bunun takdiri sizin. Ama 16 yıl önce öğrenemediğimi bugün sanırım öğrenmeye başlıyorum. Bize dokunmadığı müddetçe ümmetin derdinde olmadık. Şimdi ümmetin bizim derdimizle ilgilenmesini bekliyoruz. Net konuşayım; çok bekleriz.

Sırf Allah rızası için yıllarca sesini çıkarmayanların bugün o sessizliği terk etmelerini, eleştirilerini ortaya koymalarını anlamak lazım. 'Ama Allah yolundalar' diyerek 28 Şubat'ın, Mavi Marmara'nın haksızlıkları karşısında 'Kardeşimin kusurunu örtmek imandandır' diyenler yeterince sustu zaten. Bugün dershane yüzünden kıyamet koparanlara bırakın da seslerini çıkartıp, tepkilerini koysunlar.

Bir de üstüme vazife değildir belki ama bir uyarıda da bulunmuş olayım. Gazetenin köşesinde 1 milyon 200 bine ulaştık diyerek meydan okuyanlar, bu tavırlarını, bu anlamsız savaşlarını, fitnecilerin gazına gelerek sosyal medyada insanı küfre götürecek twitlerini bitirmezlerse; birer ikişer kaybedecekler çay sohbetlerinden arkadaşlarını, esnaf halkasından cefakar Anadolu insanını. Sonra geriye dönüp baktıklarında 28 Şubat'taki gibi yıllar sonra bir keşke mi dökülecek dudaklarından.

Ben kırmızı renkli nurlardan siyasete ilişkin olumlu şeyler okumadım. Üstad şeytandan sığınırcasına sığındı siyasetten. Bana öyle okuttu ağabeylerim.

Onların şiirleriyle dersem; benim ağabeylerim vardı siyasetten korkan. Bugün o ağabeyler nurları bırakmış, ellerine aldıkları telefonla twit atıyorlar. Otoriteye nefret kusuyorlar; muhabbet fedailerinin yetiştiği o evlerden...

Ne diyelim Allah ıslah eylesin. Cümlemizi...

.