Sonra İshakpaşa Sarayına vasıl olduk Cuma namazı için. Sarayın içinde mükemmel sanat işlemeli bir mescit. Kaymakam Bey, Belediye Başkanı, şimdi sadece kul olarak huzur-ı ilahide boyun kırmış vaziyette. Güzel sesi ile 15 Temmuz sonrasında Millet Camiinde sabah makamında ezan okuyan Cumhurbaşkanının yönettiği bir ülkede, bir belediye başkanından Cuma namazı için okuduğu iç ezanı dinlemek hiç de şaşırtıcı olmadığı gibi hayranlık veriyordu.

Namaz, imam efendinin ters çevrilmiş huni biçimindeki bir minber üzerinde hutbe okuması değişik geldi bize. Uzun zamandır ilk defa böyle bir kalabalıkla Cuma kıldık demişti genç imam. İşte gelişim başlamıştı burada. İnegöl ve yeni süreç daha ne "ilk"ler getirecek Doğu Beyazıt'a inşallah. Mescidin mimarisini ve işlemelerini inceledikten sonra geniş avludan başlayan rehber eşliğindeki ziyaretimiz... Suskun duran taşların, dikdörtgen şeklindeki odaların, derin anlamlı figürlerin konuştuğuna şahitlik ettik. Harem odası, has bahçe, selamlık, mahkeme salonları, kütüphane -Ruslar, savaş esnasında yanlış hatırlamıyorsam 60 bin eseri götürmüşler ve sarayın yüzde atmışını yıkmışlar- zindanlar ve ölüme mahkum edilenlerin tepeden atıldığı girişi ve çıkışı olmayan kapkaranlık yerler. Çalınıp götürülen altın cümle kapısı ve sağ taraftaki çeşmenin üzerinden kandil günlerinde süt akıtılan orijinal kanallar... Dünyada ilk defa kalorifer sistemli ısıtmanın kullanıldığı hatlar, is elde etme yolları...

Daha birçok bilgiler var ancak burada kalsın... Zira çarşıya inilecek ve esnafın arasına karışılacak dostluk köprüleri kurulacak. Köprülerin sağlam olması lazım, gönülden fışkıracak samimiyet hisleri kelime olup, ses olup ulaşacak gurbette kalmış gönüllere.

Teşkilatlanmanın bir güzelliği daha yaşama imkanı bulduk. Bir imam hatip mezun derneği olmadığını öğreniyorum Ağrı il başkanı arkadaştan. Ancak selamlaşacağım ve sıcak çayını içeceğim bir imam hatipli buluyorum. Kaymakamlıkta "Kalem Müdürü" arkadaşımı buluyorum. Çaylarımızı içiyoruz. Mem ü Zin isimli eseri hediye olarak kabul ediyor ve hükümet konağından ayrılıyoruz. Çarşılarda geziyoruz, hediyeleşme vakitleri. Eğitim Bir Sen'in yemeğine katılıyorum eski Eğitim Bir Sen başkanı olarak. Atmosfer tanıdık, içimize çekiyoruz. Hiç de yabancı gibi durmuyorum ve yabancıymış gibi karşılanmıyorum. Iğdır yolculuğu olmasa da dertleşsek... Birkaç cümle ile anlatsam derdimi.

İzzet-i ikramların ne olduğu önemli değil (gerçi dört şiş kebap iyi geldi) hepsi lezzetli. Iğdır ziyareti... Masamızda tanıdık bir sima. Mesleğine savcılık dediler. İçimde bir mutluluk patlamasıdır aldı yüeğimi. Ben bir seviniyorum, hocam Ahmet Kara bir kat daha seviniyor. Çünkü hem öğrencisi hem de öğrencisinin öğrencisi İbrahim Yakut, Iğdır savcısı olarak burada görev yapmakta.

Kebabın midemize verdiği ağırlığı Iğdır sokaklarını adımlarken savuşturuyoruz. Karasal iklimin ortasında pamuk yetiştiren ılıman bir şehirdir Iğdır. Dört minareli muazzam camisinde akşam namazını eda etmek... Yürüyüş boyunca muhabbet dostluğu, kaldırım taşları gibi örülüyor ciğerlerimize...

"Biz, nereye yürüyoruz?" diye sormuyoruz. Çünkü gönül yolcuları olduğumuzu biliyoruz. Gönüllere yürüyoruz, muhabbetlerle yürüyoruz... Aynı memleketin insanları sadece "bu kalabalık nedir?" diye meraklı nazarları izliyor bizleri anlamak için.

"Bu bir duadır, bu fiili bir duadır" tanımını dinliyoruz genç kaymakamımız Ulaş Akhan'dan. Ne muhteşem bir manaydı bu. Devam ediyor: "Bu ziyaret bir fiili duadır. Geldiğiniz için teşekkür etmiyorum, tebrik ediyorum. Çünkü tebrik edilecek bir iştir yapılan." Diyerek içimizi ferahlatan biraz da gururumuzu okşayan inciler saçıyor kahvaltı soframıza.

Dışarıya çıkıyoruz. Kalabalık çok kalabalık bir fotoğraf karesinde sabitliyoruz zamanı ve muhabbeti. Uçağa kadar yapılmış planlar geri kalsa da ayrılmak, kopmak zor geliyor. İki gün içinde ne büyük dağlar erimiş içimizde, ne büyük buzlar çözülmüş yüreklerimizde.

Bembeyaz bulutların üzerindeyken düşünüyoruz acaba biz ne yaptık diye. Yükseklerde uçan sadece koca bir teneke parçası değil; Allah için, memleket için, millet için bir şeyler yapma aşkı taşıyan tüm İnegöllü temsil eden yüreklerdir.

Selam olsun bir batıda diğer doğudaki Anadolu'nun uç şehirlerine.

Biri İnegöl, diğeri Doğu Beyazıt

Böylece tarihe düşelim bir kayıt